9 Kasım 2012

Araya Bir Tarif: Yoğurtlu Tavuk Salatası


Bana hiç cazip gelmemiştir nedense tavuk salatası ifadesi… Soğuk yenilen etten sebep sanırım. Bu nedenle hep uzak durmuşumdur.
Ta ki Selen’den tavuk salatası yiyene kadar…
Artık her buluşmada yapılan salatayı zevkle tüketir olmuştum.

Ancak bana hiç kısmet olmamıştı yapmak. Bu önyargımı da kırdım ve Yağmur’un diş buğdayına yapıverdim.

IMG_0363

Tarifi de garanti olsun diyerek Selen’den istedim.

Malzemeler:
1 paket kemiksiz derisiz göğüs eti( 1 pakette iki parça çıkıyor)
5-6 adet salatalık turşusu(cam kavanozdakiler tercih edilmeli)
1 çay bardağı kadar mayonez
Yeşil taze soğan
½ kg yoğurt(susuz kısmından)
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
tuz, tane karabiber
Arzuya göre dereotu(BEN HİÇ ARZU ETMEM MESELA:) Önümüzdeki yıllar içerisinde yıkmak istediğim bir başka ön yargı DEREOTU!)

IMG_0361 

Tavuğu bir tencerede suyuna tuz ve tane karabiber atarak birlikte haşlayalım. Tavuklar haşlandıktan sonra tencereden alıp ılıtın, sonra küp küp(küçük) doğrayın. Salatalık turşusunu da küçük küçük doğrayın. Yeşil soğanı da ince ince kıyıp arzuya göre eklenecekse dereotunu da aynı şekilde kesin. Ayrı bir kapta Mayonez, yoğurt ve zeytinyağını karıştırın ve bu karışımdan 2 yemek kaşığı kadar ayırıp kalanını doğradığımız malzeme ile harmanlayın. Arzuya göre daha fazla mayonez veya yoğurt ilave edebilirsiniz. Harmanlanan malzemeyi servis tabağınıza alıp üzerine ayırdığınız 2 kaşık mayonez yoğurt karışımını yayın. Üzerini zevkinize ve evdeki malzemenize göre süsleyin. Buzdolabında bekleterek soğuk servis edin.

Afiyet olsun.

7 Kasım 2012

BİR TAVSİYE; MERAKLI MİNİK DERGİSİ ve GEÇMİŞTEN BİR SAYFA; MİLLİYET ÇOCUK DERGİSİ

Can bu senenin en güzel hediyesini sene başında babasından aldı.  Eve Can’ın adına her ay PTT aracılığıyla düzenli dergi gelmeye başladı.


S-65-KAPAK


Tübitak’ın aylık olarak okul öncesi yaş grubu için çıkardığı Meraklı Minik dergisi tam da Meraklı Minikler için gerçekten. Her ay bir konu işleniyor ve bütün etkinlikler bu konu üzerine oluyor.İşlenen konular ağırlıklı olarak doğa üzerine… 
Örneğin: Kelebekler, Kuşlar, Ağaçlar…

Çocuklara doğa sevgisini hayvan sevgisini aşılıyor ve bilmedikleri birçok şeyi öğretiyor.Araya özellikle bizim çok bayıldığımız itfaiye, uzay gibi konular da giriyor… İtfaiye ile ilgili dergi en çok sevdiklerimizden… Her dergide bir mutfak köşesi oluyor.Örneğin aşağıdaki itfaiye aracı buna örnek :) 1-ARM_6489 

Bayram sabahı kahvaltı öncesi hızla karar verip hazırladık. Domates ezmesi ekmeğin üstüne, salatalık, zeytinler ve kaşar.Uzun uzun bu ekmekle oynadı. Tabakla beraber itfaiye arabasını sürdü, yangınlar söndürdü :) ama en sonunda ekmeği yeme işi anneye kaldı:)


Geçtiğimiz hafta yeni dergimiz geldi(dergi her ayın 1inde çıkıyor), konu ağaçlar idi. Boya kalemlerimizi, kağıtlarımızı alıp parka çıktık yeni aktivite için. Kağıtları ağaca yaslayıp üzerini boyamak suretiyle ağaç kabuğu desenlerini kağıda aktardık.

fotoğraf 2
 

Her ağacın kabuğu üstüne kağıtlarımızı yapıştırarak bir de sergi açtık parkta :)


fotoğraf 3

Her dergide bir de ev ödevi oluyor. Örneğin atık malzemelerle bir şemsiye yapmak, ya da kalem kutusu, kuş yuvası, itfaiye aracı yapmak gibi… Bunu yapıp fotoğraflayıp adınızı yaşınızı yazıp meraklı minik’e gönderiyorsunuz. Gelecek sayıda şanslıysanız fotoğrafınız çıkıyor. Çok gönderen olduğu için ancak iki sayfaya sığacak kadar fotoğrafa yer verip kalanını web sayfalarında yayınlıyorlar. Can'ı da o sayfalarda görebilirsiniz. Bir sonraki sayıda takvim yapraklarını ve çizmeli kedi kılıcını kullanarak yaptığımız şemsiyeli fotoğrafımızı heyecanla bekliyoruz:)

Bu ev ödevlerinden bir sonraki derginin konusunu da tahmin edebiliyoruz. Şemsiye aktivitesi isteniyorsa mevsimler olabilir, hava-iklim üzerine bir konu olabilir.

Derginin yanında o kadar çok ek malzemeler geliyor ki. Bütün materyaller de kaliteli malzemeden yapılmış. Belki Can’dan çok ben dergiyi hevesle bekliyor olabilirim:) 
Velhasıl dergiyi şiddetle tavsiye ederim. Okul öncesi alınabilecek en kaliteli dergilerden. Bizde başka yayınlardan da dergiler olduğundan bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. 

Sıra geldi benim meseleme...

Bizim çocukluğumuzda Milliyet Çocuk dergisi vardı. Abim alırdı düzenli olarak. Ben de okuma yazmayı söktükten sonra bu hazineye konmuştum. Önümde yığınla dergi vardı. Aylık değil haftalık çıkardı bu dergi.  Etkinlik kartları filan da yoktu yanında bu derginin, sade ve sadece dergi. Ama içi bana göre rengarenkti o zamanlar. Saman kağıda basılı olmasına rağmen... Okuma sevgisi belki de bu dergilerle başladı bende. Yıllarca aldı abim o dergileri. Sonradan benim aklım erince almaya devam ettim dergiyi, üstelik artık saman kağıdına değil beyaz kağıda basılıyordu ama eski tadı alamıyordum...Keşke o dergilerden annem saklasaymış. 

Redkit, Şirinler favorimdi. Ten Ten de olurdu dergide… Diğerleri çok kalmamış aklımda. Şirinler ve Redkit yetiyordu bana. Ama diğerlerini de illa ki okuyor, bulmacalarını çözmeye çalışıyordum.

O dergiler halen duruyor olsaydı Can da severek okuturdu eminim. Zira, Red-Kit favorimiz şu ara… Yapı Kredi Yayınlarından Kitaplarını bulup aldık neyse ki...

İnternetten araştırınca eski Milliyet Çocuk resimlerine ulaştım şu siteden. Bu sayıları çok iyi hatırlıyorum. Çok da güzel anlatılmış bu dergi... Fatih Beyin yazısını okumaktan büyük keyif aldım. Siz de okuyun vaktiniz varsa...
Bizim Milliyet Çocuk'larımız vardı.

milliyetcocuk

4 Kasım 2012

HER BAYRAM OLDUĞU GİBİ...

Biz bu bayramda da büyüklerimizin yanındaydık.
Bayramın bayram olduğunu hep birlikte anlamak için...
Hepimize iyi geldi bu bayram...


Bahçenin son domateslerini bahçeden sildik süpürdük varır varmaz ilk iş hemen. Güzün tadı üstündeydi...

1-IMG_6226

Geçtiğimiz bayram köy pazarını süsleyen pembe domatesler bu bayram yoktu pazarda...



1-IMG_9697 
Altın Çilek meyvesini dalından yedik. Çocuklar o kadar çok sevdiler ki, bir tane de ben balkona eksem mi diye düşünüyorum.

Taze palamut, fırında... 
Yanında köy ziyaretimizde elimize tutuşturulan mis gibi bahçe marulu ile koca bir salata
1-DSC04259 

Kestaneler köylüden, onları kebap yapması dedemizden...
404259_10151251265002164_830064678_n 

Patatesler bahçeden minik minik son kalanlardan...
1-DSC03094

Kahvaltıya yine bahçeden toplama biberler, az zeytinyağında ... 1-DSC04268 

Kahvaltıya illa ki muhlama... Bu bayram fotoğrafını çekememişiz, bir önceki bayramın muhlamasıdır aşağıdaki... O koca çekirdekli köy salatalıkları ise eşimin favorisi... 1-DSC03241

Güzel kahvaltı sofraları devam etti...1-IMG_6365

Ama en güzeli bayramın son gününde bizi uğurlayan sofraydı. Hava o kadar güzeldi ki balkona 
taşındık.

12743_10151255903292164_286551580_n 

 Havanın güzel olacağı önceki günden belli idi. Gökyüzü yıldız dolu...  1-IMG_6444

Tatlı olarak da buraya yansımayan beni Münevver Ablanın reçellerinin tadına götüren Itırlı Sütlaçlar...
O kadar çabuk tükendi ki bir tek fotoğrafını çekmeye bile fırsat olmadı :) Üstelik ayrı günlerde iki kez yapılmasına rağmen
Normal sütlacı yapıp kaynadıktan sonra daha sıcakken 5-6 yaprak ıtır yaprağını sütlacın içine atıp, karıştırıp bekletiyorsunuz. 10-15 dakika bekletip sütlacı kaselere servis etmeden önce ıtır yapraklarını çıkarıyorsunuz. Mis gibi ıtır kokulu sütlaçlar yenmeye hazır...

Köy sütünden bol kaymağı üstünde cevizli kadayıf
1-DSC04269

Bu kadar yedik içtik ancak gezmeyi de ihtmal etmedik.

Bayramın ikinci günü önce Bartın merkeze sonra da bir köye eski bayram geleneklerini görmeye gittik. İkiz danaları gördük sevdik. İpek'in hayvan sevgisi inanılmaz. Sadece hayvanlara değil bütün bebeklere çocuklara karşı sevgi dolu...

1-DSC04179

Avuç avuç domates yedik yine... 1-IMG_6323

Köyde o kadar çok tavuk vardı ki yürürken büyük dikkat gösterdik birini ezmemek için... Köy yerinde elmaları samanların otların içinde sakladıklarına şahit olduk. Görünüşlerinin kötü olduğuna bakmayın. Yediğim en lezzetli elmalardı desem çok abartmış olmam.

1-DSC04210K

Köy evi bizi eli boş gönderir mi hiç? Ceviz, elma, marul, kara lahana, muşmula... Toprak ne verdiyse... 

Bayramın 3. günü; Gökgöl Mağarası. Toplam uzunluğu 3350 mt olmasına rağmen sadece 875 mtsi turizm amaçlı açık olan mağarayı çocuklar görsün diyerek gezdik özellikle. Mağara içinde bir akarsuyun yol bulup aktığını çağıltısından anlıyorsunuz. Bir dere çıkıveriyor birden yanınızda, sonra kayboluveriyor. Sarkıtlar, Dikitler, Akıtmataşlar inanılmaz...

1-DSC04248  

Mağara bizde derin izler bıraktı. Bir de çıkmayan çamur lekeleri :) Birkaç gün sonrasında defalarca yüksek sıcaklıkta yıkayıp leke çıkarıcı içinde bekletsem de İpek'in çorapları ve Can'ın açık renk pantolonunu çamur lekesinden kurtaramadık. Artık çok özel bir çamur ya da kil olduğunu düşünmeye başladım:) 

1-DSC04256

Mağara dışında üzerimizde yazlık kıyafetlerimiz olmasına rağmen mağara içinde polarlarımıza sarıldık. Bu durumu bildiğimizden temkinliydik. Sizde gidecek olursanız aklınızda olsun:) 530846_10151254828567164_1069233053_n 

Velhasıl bayram bayram gibiydi bizim için. Dönüş yolu nazar boncuğu oldu, İstanbul-İzmit dönüş trafiği her zamanki gibi çileliydi..... 
Nazar boncuğu olsun o da artık dedik. Önemli olan sağ salim evimize dönebilmekti...

Her bayramın aynı tad ve güzellikte geçmesi dileğiyle...

30 Ekim 2012

BEKLENTİLERİNİZİ YÜKSEK TUTUN, BURASI ESKİŞEHİR

Pazartesi işyerindeyim, ofisten arkadaşım yanıma geldi ve haftasonu Eskişehir'e yaptıkları geziyi öve öve bitiremedi.


Sonuç; Bu sohbeti takip eden haftasonu biz ve bizim gibi iki çocuklu arkadaş çiftimiz ile yollardayız. İstikamet Eskişehir:) 
001-DSC03943

082-IMG_1412

Yenilecek, gezilecek yerler listemiz kabarık. Sabah 7yi bulan çıkış saatimizle 11 de kaymak kıvamında yollardan geçerek Eskişehir'de otelimize varıyoruz. Butik otelimiz Odunpazarı tarihi mekanının tam ortasında, bakımlı bir konakta, modern ve yeni döşeli... Otelden yana keyfimiz çok ala, hadi oyalanmadan hemen dışarıya... Vakit az, sadece haftasonu için buradayız. Her dakika değerli...
Önce biraz yürüyerek dolaşalım diyoruz. Odunpazarı evleri bizi mest ediyor. Her yer temiz bakımlı...
091-IMG_1491 098-IMG_1595033-IMG_1477 003-IMG_1168 
036-IMG_1496
Şelale Parka gitmek istiyoruz ancak buraya araba ile çıkmak şart, geri dönüp arabayla yükseklere yol alıyoruz. Şelale Park Odunpazarı'nı ve Eskişehir'i tepeden görüyor... Şelalesi yapay olduğundan çok mühim değil ama bu park çocuk olmak, çocuklarınızla eğlenmek ve şehir manzarasını seyreylemek için gidilmesi şart olan bir mekan... 
013-IMG_1316 
Çocuklardan da beter çocuk oluyoruz biz yetişkinler burada...
Yel değirmenlerine karşı savaşıyoruz... 
077-IMG_1369070-IMG_1260 014-IMG_1317015-IMG_1321 069-IMG_1252072-IMG_1277 016-IMG_1326 

Şelale Park'dan sonra sırayı Kentpark alıyor. Buraya tekneye binmek için gidiyoruz ancak Kentpark ne kadar da güzelmiş. Koca bir günü bu bölgeye ayırmak şart. Çocuklara Kentpark'da oynamaları için hiç vakit tanıyamadık. Buradaki atlara binemedik....
Kapısından başlıyor bu hissiyat ve hiç bozulmadan devam ediyor...
Kentpark'a gidince kendimi Avrupa'nın güzel şehirlerinden birinde hissettim. 020-DSC03974 


Hatta Avrupa'da hiç görmediğim bizi şoke eden bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Bu parkın içerisinde plaj var. Görüntü o kadar güzel ki. Buraya yazın gelmek ve bu deneyimi yaşamak gerek...
Yapay da olsa denizin olmadığı bir şehre bu havayı getirmişler. Devasa bir yapay plaj var bu parkın içerisinde. Yanındaki olimpik havuzda yüzebilir ya da plajdan doğru yapay denizde yüzebilir, güneşlenebilirsiniz şezlonglarda.



021-DSC03980 

Porsuk çayı boyunca yol alan tekneler Kent parkın uç noktasından kalkıp Şehir merkezine kadar götürüyor. 40 dakika sürüyor yolculuk. Bu tekne yolculuğunun benzerini Strasbourg'da görmüştük. Çay boyunca ilerlerken tekne kapılara giriyor. Kapılar kapanıyor ve tekne suyun yüzeyinde yükselmeye başlıyor. Öndeki kapı açılınca tekne ilerliyor. Bir nevi asansör ya da merdiven sistemi...
023-DSC03994 
Biz sadece Tekne deneyimini yaşadık ama siz kendinizi Venedik'de hissettirecek gondol deneyimini de yaşayabilirsiniz. Bu deneyimi bir sonraki gezimize sakladık biz.
Tekneden şehir merkezinde iniyoruz. Artık acıktık sanırım. Eskişehir deyince ilk akla gelen şey Çiğ Börek. Methini duyduğumuz Papağan Çig Börek evine gidiyoruz ama yer bulmak imkansız burada. Ayakta masa sırasında beklemek gerekiyor. Bizim 4 çocukla bunu yapmamıza imkan yok. Biz de paket yaptırıp hemen yan taraftaki yine Eskişehir'e özel Balaban köfte yemeye gidiyoruz. İsterseniz siz burada otururken çiğ böreği ayağınıza da getirtiyorlar. Biz bu işi kendimiz yapıp ön aperatif Çiğ Börek üstüne nefis Balaban köfteleri yiyoruz.
026-IMG_1421
025-DSC04001
Ziyafetten çok memnun olarak kalkıyoruz. Karnımız doydu ama gözümüz aç:) Farklı börek ve göbetelerden de tatmak istiyoruz ama kısmet olmuyor. Bu da bir başka geziye kalsın.

İskender kebapı seviyorsanız, Balaban köfteye de bayılacaksınız. Et dilimleri yerine köfte ve şiş kebap düşünün. Lezzet harika...


Ben hep çiğ böreğin içinin boş olduğunu düşünürdüm. Oysa içi kıymalı soğanlı nefis bir iç ile doluymuş. Fiyat da o kadar makul ki. Eskişehir tam bir öğrenci şehri bu bakımdan.


083-DSC03996
Yemeğin üstüne Odunpazarı Limonatasından içiyoruz.


088-DSC04018 
Merkezde biraz daha dolaşıyoruz. Lüle taşı ürünleri satan çarşıya giriyoruz. Buradan küpe ve kolyelerimle ayrılıyorum. Lüle taşına şekil veren ustayı seyrediyoruz.
087-DSC04017 

Kentpark'a tekne yerine tramvay ile dönelim, daha çabuk olsun istiyoruz ancak çok kalabalık tramvaylar. Biz de yine Tekneyle dönüyoruz. Dönüş daha kısa sürüyor (30 dak. )
Hava kararmaya başlıyor hafiften ve soğuyor. Şimdiye kadar hiç kalın bir şey giymeye ihtiyaç duymazken artık ciddi biçimde duymaya başlıyoruz. Bunu bildiğimizden temkinliyiz. Kartepeye gidecekmiş gibi bütün teçhizatı aldık.  Gündüz 24 derece olan hava gece 9 dereye kadar düşüyor Eskişehir'de.
Oysaki biz Kentpark'da durup daha vakit geçirmek, atlara binmek buradaki parkta çocuklara oynamaları için vakit ayırmak istemiştik. Zaman yetmiyor. Otelimize dönüp dinlenmeyi tercih ediyoruz. Esasında çocukları uyutup kağıt oynamak istemiştik arkadaşlarla ama kağıtlar çocuklara oyuncak oluyor. Biz çocuklardan evvel uyuya kalıyoruz neredeyse:)
Erken yatıp erken kalkıyoruz. Ertesi gün otelin kahvaltısından da memnun bir şekilde çıkış yapıyoruz. Odunpazarını detaylı gezmek istiyoruz. Atlıhan var programda. 049-IMG_1598 035-IMG_1494037-IMG_1499
Ve mutlaka gidilmesi gereken yer ise Külliye. Burada ki atölyelerden alışveriş etmeden olmaz. Minyatür ve ebrulu kitap ayıraçları benim payıma düşenler...
1-ARM_6475
Cam atölyesinde ustaları seyretmek, minyatür yapan, sema dönen, ebru yapan insanları seyretmek huzur veriyor. İstanbul'da bile böylesine şahit olmadım.
039-IMG_1513094-IMG_1524 
045-IMG_1554
Lüle taşı müzesi de bu külliyenin içinde. Burada lületaşının hikayesine ve kavuştuğu eşsiz formlara şahitlik ediyoruz. 043-IMG_1545 041-IMG_1539 
Odunpazarı sokaklarındaki elişi tezgahlarında kendimizi kaybediyoruz. İğne oyası takılar, işlemeli yazmalar benim favorim... Fiyatlar çok çok uygun.
Bu elişi tezgahlarına kendimizi kaptırıp Cam müzesine vakit ayırmayı unutuyoruz. Bu da bir sonraki geziye kısmet olsun.
Kaneviçe işlemeli yazmamı çok severek aldım. 1-ARM_6474 096-IMG_1574
Bizim artık hızla Sazova Bilim Parkına gitmemiz gerek. Benim en çok merakımı celbeden mekan burasıydı..

Masol şatosu, masal gemisi de çocukların çok ilgisini çekiyordu.
Eskişehir sadece öğrenci şehri değil aynı zamanda çocuklu aile şehri. Çocuğunuzla bu mekanlarda doyasıya güzel vakit geçirmek mümkün çünkü...

Bu turların yanı sıra bir de Macera Turu var. Üç turda birbirinden kısımlar içeren turlar... Birine gidince diğer turun yarısını da yapmış oluyorsunuz. Bizim gibi peşpeşe iki tura da gitmektense tek tura katılmanızı tavsiye ederim. Biz bu iki tura vakit ayırmaktan sebep hemen yandaki Uzay evine vakit ayıramadık.
Bu da bir sonraki geziye kısmet olsun.


Masal şatosu diye çıldıran çocukları istediklerine kavuşturuyoruz... Ama önce kaydımızı şatonunda olduğu parkta yer alan Bilim Merkezi'nde ki Kinetik ve Mekanik turlarına yaptırıyoruz.
Deneme Bilim merkezinde birçok ilginç deneyim yaşadık. Bisikletle ip üzerinden yürüdük. Kalp ritmimizi sesli duyduk. Deprem simülasyonu yaşadık. Dinazorları yakından gördük. Fısıltıyla konuşup telefonsuz haberleştik. Daha birçok şey...
106-IMG_1661101-DSC04091110-DSC04102111-DSC04105104-IMG_1639053-DSC04079052-DSC04077 
Bilim merkezinden yola çıkıp hızla Masal şatosuna yol aldık. İç dekorasyonu henüz bitmediğinden ziyarete açık değil. Dışarıdan görünümü çok çok güzel. 
058-DSC04123 
Şato deyip geçmeyin, her bir kulenin bir anlamı var, resimdeki tablo açıklıyor. 062-IMG_1736 
Masal gemisi ziyarete açık. Her ikisinin ortasında ise harika bir yapay göl mevcut. İlk kez burada siyah kuğu görüyoruz.


115-IMG_1702 
117-IMG_1753


Masal gemisi Can'ın çok ama çok hoşuna gidiyor. Ne de olsa bu bir Korsan gemisi...
060-IMG_1713


Masal gemisi ve Masal şatosunun dışında burada tamamen masalsı bir hava esiyor. 057-DSC04116113-DSC04121066-DSC04133 

Acıktık yine. Dönüş yoluna geçmeden bir balaban köfte daha yiyelim diyoruz ama biz yanılıyoruz. Heryerde balaban köfte yenmezmiş, her restoran bu işi aynı kalitede yapmıyormuş. Masal şatosu yanındaki restoranda yediğimiz balaban köfte önceki gün yediğimizin yanında sönük kalıyor. Gezimizin tek kusuru da bu olsun ki nazar değmesin diyoruz:)
Bu güzelim şehri tekrar gezip görmek isteğiyle geri dönüyoruz. Hepimiz fena halde memnun ve de mutluyuz... Daha gezecek birçok yer vardı. Listemizin tamamını gezip göremesek de büyük çoğunluğunu tamamlamış olmaktan mutluyuz. Buraya bir kez daha gelmeye de vesile olacağından memnunuz hatta hepsini gezememiş olmaktan. Darısı tüm gezmek isteyenlerin başına...
065-DSC04132