28 Eylül 2010

ŞİFALI TARİFLERE DÖNÜŞ...

IMG_1911IMG_1913
Geçen kış şifalı tarifler adı altında yazdığım keklerim daha kış gelmeden yeniden pişmeye başladılar peşi sıra…
Baharatlı Elmalı Kek ve Şifalı Kek

Geçtiğimiz kış bizi hastalıklardan korumaları içindi, bu seneyse iyileştirmeleri, şifa vermeleri için pişiyorlar…


IMG_1915

Can kreşe başlayalı 1 ay oldu ancak kreşe gidebildiği gün sayısı 11!!!
Rutinimiz bir hafta kreş bir hafta ev istirahatı oldu. Kreşteki arkadaşları gibi şurubunu okulda değil evde içiyor. Tecrübesiz aileler bizim gibi yapıyor sanırım.
Kreşe alışma sürecinde hiç sıkıntı yaşamadık diye sevinirken bu doktor ziyaretleriyle keyif hafif kaçar gibi…

Eninde sonunda karşılaşacağımız bir süreçten geçiyoruz kabul. Çevreden duyduğumuz bu, bir şekilde bağışıklık kazanıyorlar, ilk yıl böyle geçer deniyor ancak anında doktora gidip antibiyotik destekli iyileşmeyle ne kadar bağışıklık kazanılacağı şüpheli…
Aksini yapmak da mümkün değil henüz. Üzerine titrediğiniz çocuğunuzu ateşli bir halde, balon olmuş bademciklerle doğal bağışıklığı kazanmasına bırakacak cesur yüreğe sahip değiliz henüz… Biraz daha büyümeleri gerekiyor, doğal bağışıklığa bırakılacak güce sahip olmaları için sanki.

Bahsedilen büyüme bizim gözümüzde de hiç gerçekleşmeyecek belki de… Sesimin tonunda en ufak değişiklik fark etse sürekli arayıp “nasıl oldun” diyen annemi düşünürsem eğer…
Ne kadar büyürsek büyüyelim, ne kadar büyürlerse büyüsünler o iç sızısı hiç geçmiyor demek ki…

İçimde bir sızısın sen,
İnce bir sızı
Her an, her yere beraberimde taşıdığım...
IMG_1205IMG_1214
IMG_1204IMG_1207

23 Eylül 2010

LİMONLU KEK & ÇAYLI ÇİKOLATALI KEK

IMG_1834

Her haftasonu ve hatta mümkünse haftaiçi iş çıkışı gidip, araba gürültüsünden uzakta sakinliğin içinde rahatlayıp açık havada ağaçların altında kahve içip yanında çoğunlukla kendi yaptığım kek ve kurabiyelerle keyfi artırdığımız bir mekan Santralİstanbul ve içinde ki Starbuck şubesi...
IMG_1832IMG_1734


İyi kahveyi açık havada, yeşilliği, çocukların bu yeşillik içinde oynayışını seyrederek, iç huzuruyla içmek...
Mutluluğun derinlemesine hissedildiği bir kaç dakikalık sessizlik anı...
Gözlerini kapamak, havayı solumak, hissetmek o an;
Daha fazlasının olmadığına...
Fark edip tebessümle geri dönmek...
Sohbete devam etmek kaldığın yerden...


Bir başka alışkanlık kahvenin yanına yenecek tatları kendi mutfağımda yapıp getirmek... Fırsat olmamışsa buna illa mekanın Glazürlü Limonlu Keki...

Cumartesi akşamı biskottileri fırına atarken, aklımda o limonlu kek ve lezzeti, kendimi limon rendelerken buldum.

Ertesi gün öğle kahvesinde bize eşlik edecek limonlu kekin hamuru az sonra yağlı kağıt serilmiş baton kalıba dökülmüştü bile. Limonlu kekim fırında yalnız kalmasın da yanı başındaki boşluk dolsun diyerek tamamen doğaçlama bir tarif olan çaylı çikolatalı kek de hemen çırpıldı, bir diğer baton kalıpta yerini aldı.

İki kek yan yana piştiler, biskottiler fırından çıkıp da ikinci aşama için soğurken ....
IMG_1716

Yumuşacık iki kek…
Sırrı içindeki yoğurt ve sıvıyağda…

Limonlu Kek:

IMG_1719

Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 limonun kabuğu ve suyu
1 su bardağı yoğurt
¾ su bardağı sıvıyağ
1 paket kabartma tozu
Un(koyu kek kıvamı alana dek)


Çaylı Çikolatalı Kek:

IMG_1730

Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
¾ su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı demli çay
¾ su bardağı kadar çikolata kırığı parçaları(Bayramdan artan madlenler değerlendirildi)
1 tatlı kaşığı zerdeçal
1 tatlı kaşığı tarçın
1paket kabartma tozu
Un(koyu kek kıvamı alana dek)


Yapılışları(Her ikisi için geçerli): Yumurta ve şekeri mikserle çırptıktan sonra diğer sıvı malzemeleri ekleyin, ardından diğer kuru malzemeleri en son da un ve kabartma tozunu ekleyin.
Yağlı kağıt serilmiş baton kalıba paylaştırıp önceden ısıtılmış 180 dereceli fırında 40 dakika kadar pişirin. Uzun bir çöp şişi ya da kürdanı fırından çıkarmadan keke batırıp kuru çıkana dek pişirmelisiniz.
İlk 20 dakikada fırının kapağının açılmaması ideal kabarmanın yakalanması için önemli. Kürdan testini 30.dakikadan itibaren yapabilirsiniz.

IMG_1767


Bir sonraki Limonlu kek denemesiyse tereyağlı ve yoğurtsuz olarak yapılacak…
Ve karar verilecek hangisinin daha çok sevildiğine…
Belki iki denemeden fazlası gerekecek aradığımı bulmaya…

21 Eylül 2010

HAFTANIN YENİ TARİFİ: BADEMLİ BİSKOTTİ

IMG_1693


Öncesinden ne kadar tarif karıştırırsam karıştırayım birşeyler pişirme anı gelip de mutfakta yerimi aldığımda elim gözüm bir başka tarife kayıyor, hep o son dakikada...
O anda karar verilip yapılan tarifler yerini alıyor fırında çoğunlukla...
Öncesinden seçip hevesle özenle ilk fırsatta bunu pişireyim diye belirlediğim, renkli ayıraç ile işaretlediğim/sakladığım tarifler bekliyor da bekliyor...

Bu haftasonu her iki seçenek de aynı anda gerçekleşti. Uzun süredir varolan biskotti yapma hevesi, şöyle bir göz atılan kitaptan seçilen tarifle gerçek oldu.

IMG_1701


Bademli Biskotti

Malzemeler:

2 adet yumurta
155 gr toz şeker
125 gr badem
1 paket vanilya aroması(Ben sıvı olanlardan kullandım)
Yarım paket kabartma tozu
Aldığı kadar un

Yapılışı:

Yumurta ve şekeri mikserde krema kıvamına gelene dek çırpın. Bademi, unu ve kabartma tozunu ekleyin. Yumuşak bir hamur olana dek un ekleyip yoğurun.
Hamuru ikiye ayırıp her bir parçayı 5x20 cm ebadında baget ekmek gibi şekillendirin.

Yağlı kağıt serili tepsiye dizip önceden 160 dereceye ısıtılmış fırında 35 dakika kadar pişirin.
Pişme süresinden sonra fırından çıkarıp tel ızgara üzerine alarak soğumaya bırakın.
Hamur parçalarını 1 cmlik yatay dilimlere kesin. Bu aşamada çok dikkatli kesmek gerekiyor. Keskin tırtıklı ekmek bıçağı bu iş için birebir.

Dilimleri fırın tepsisine tek sıra halinde dizin. Fırında her iki yüzlerini onar dakika pişirin.
Çok fazla kuru olmaları sizi korkutmasın, soğuduklarında kıtır olacaklar. Eğer soğuduktan sonra da size fazla sert gelirlerse benim yaptığım gibi bir kek ile ya da ekmek ile aynı kapalı kabı paylaşmalarını sağlayın bir süre, kekteki ya da ekmekteki nem biskottilerinize istediğiniz nemi geri verecektir.


Biskottileri fırından çıkarıp soğumaya bırakırken fırının boş çalışmasına gönlüm el vermedi. Fırını paylaşan diğer kardeşlerin tarifi sonraki yazıda olsun...

19 Eylül 2010

EŞSİZ İKİ BAŞAĞIM İÇİN...

3 yıl önce 16 Eylül akşamı eşimin doğumgününü kutlayışımızın 3 gün sonrası Can'ın dünyaya gelmeye karar verdiği gün oldu...
O günden sonra da hayatımdaki eşsiz başak sayısı birdi, iki oldu.

3'lere özel bir doğumgünü olsun istedim bu yıl, eşimin şehir dışında olup tam da doğum günü akşamı eve gelişini fırsat bilip sürprizler karşılasın onu diyerek...
Can'ın dünyaya gelişiyle birlikte doğumgünü kutlamalarını ele geçirmesiyle, bir sitem başlamıştı babası tarafında...
"Artık benim doğumgünlerim kutlanmıyor" sitemi...
Bu siteme sessiz kalıp sürpriz planlarına devam etmem gerekti...
Hiç hissettirmeden, tahmin etmesine imkan verecek ipucu bırakmayarak yola devam etmek...
Kolay değil ama bu sabrın sonunda alacağım keyif mutluluk için az bile...

O akşam tüm ahali evde toplanmış, salon doğumgünü temasına süslenmiş, herkes ucundan tutmuş, masa hazırlanmış, beklemedeyiz, kapı çalacak, ışıklar sönecek, Can ile ben her zaman ki gibi karşılayacağız babasını, ta ki salona geçene dek...
Salona geçmesiyle ışığın açılıp ağız mızıkalarının çalındığı, iyi ki doğdun şarkısının yüksek sesten çalmaya başladığı curnuna karşısında şaşkınlık, yüze yayılan kocaman gülümsemeler...

IMG_1671
IMG_1674IMG_1596
IMG_1618

Süprizler çoklu olsun istedim. Hem Can için hem eşim için...
Yasemin'im koştu yardıma... Günler öncesinden pastanın detayları aktarıldı ve heyecanla beklemeye başlandı.
Pastayı gördüğümde hiçbir ayrıntının atlanmadığı bir sanat eseri buldum karşımda. Bana kalan sadece eve dikkatlice taşıyıp, fotoğraflarını çekmek oldu, ardından süpriz anına kadar saklamak...

An gelip pasta ortaya çıktığında neler olduğunu Yasemin'e bütün heyecanımla mail attım ertesi sabah... Neler yazdığım burada :)

Özetle pasta her harfine kadar gerçek bir SÜRPRİZ oldu...

Squash topunun sarı beneği...
Fotoğraf makinesinin boyun askısının yere dökülüşü bile birebir...

Yasemin bu işte ne kadar uzmanlaştığının imzasını atmıştı her köşeye...

Elimden geldiğince pastanın ayrıntılarını da çekmeye çalıştım. Bir sanat eseri ayrıntılarda gizlidir diyerek...

Yasemin'im bunlarla çok güzel kolajlar yapmış birde üstüne,
bana aynen buraya aktarmak kaldı...

İki Pasta Birarada / Armağan ve Can'ın Pastası

İki Pasta Birarada / Armağan ve Can'ın Pastası

Fotoğraf çekmenin heyecanıyla bir kolu düşen kaktüsü bile görememişim, nazar boncuğu olsun o da pastanın...

Baktıkça bu pastaya, güzel akşamı hatırlayacağım...
Can'ın arabayı eline alıp oynamak isteyişini, yüzündeki gülümsemeyi
Eşimin, Can'ın şaşkınlığını, mutluluğunu...

Mutlu eden sürpizlerle karşılaşıp, mutluluk veren sürprizler yapacağımız bir yıl olsun hepimiz için...

IMG_1654

15 Eylül 2010

FINDIKLI BEYAZ ÇİKOLATALI KURABİYE


Bu kurabiyelerin hikayesi de tarifi de Sevgili Gülriz’e ait.
Şeker hamuru ile kapladığı kurabiyelerin aynı zamanda çok lezzetli olmasını da isteyerek bu tarifte bulmuş aradığı lezzeti...

Gülriz'in kurabiyelerini tattıktan sonra da o gün bugündür bu kurabiye tarifi hep yapılacaklar listemde…

Gel zaman git zaman derken, sonunda ufak bir değişiklikle kurabiyeler yapıldı…
Şeker hamuru ile kaplamayıp sade tüketileceklerinden pudra şekeri miktarı artırıldı.

Dışarıda bayram ertesi yağmurlu bir gün...
Can mışıl uykusunda...
Gizli saklı yapılmaya çalışıldı kurabiyeler…
Üstelik iki ölçü olarak…

Hayatımdaki üç güzel başak için;

Birinci başağım Nazlı'm senin için bu kurabiyeler...
İyi ki doğdun iyi ki girdin kıyısından köşesinden bu hayata...
Ufak bir iz bırakmak ister bu kalp kendisinde bıraktığın izin aynısından...



Fındıklı Beyaz Çikolatalı Kurabiye


Malzemeler: (bir ölçü)
200 gr tereyağı
150 gr pudra şekeri(orijinal tarifte 100 gr idi- şeker hamuru kaplanmayacağı için 150 gr a çıkarıldı)
1 yumurta sarısı
40 gr rendelenmiş beyaz çikolata
50 gr çekilmiş fındık
Un(300-350 gr)



Yapılışı:
Yağ ve Pudra şekerini krema haline gelene kadar çırpıp rendelenmiş çikolata, fındık ve yumurta sarısını ekleyin. Yeniden karıştırıp kulak memesi yumuşaklığına gelene kadar un ilave edip yoğurun.
Hamuru bir buzdolabı poşetine koyup yarım saat kadar buzdolabında dinlendirin.
Dinlenen hamuru merdane ile 1 cm kalınlığında açıp(ben elimle yaydım hamuru, fındıkları biraz iri bıraktığımdan merdane ile dağıldılar)
Kurabiye kalıplarıyla kesin. Üzerlerine harf baskı uygulayacaksınız bu aşamada yapın.
Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında pembeleşene kadar yaklaşık 15-20 dakika pişirin.

Güzel mesajlar ilettiğiniz ve aldığınız güzel bir haftanız olsun...

14 Eylül 2010

BAŞAKLARIN ARASINDA...

Yürüyorum başakların arasında…
Ne yöne baksam eşsiz güzellikte başaklar…
Onlarsız hayatın anlamı yok…
Kıtlık var, kuraklık var onlar yoksa…

Onların arasında bambaşka bir dünyaya açtım gözlerimi
Şu sıralar peş peşe doğan başaklarımla ben…

Sevilmekten çok sevmeyi seven başaklar…
Sizler için ne yapsam az…

Pek yakında…
Geriye sayım 3….



7 Eylül 2010

NEHİR-İM AKIYOR...

Bunca zaman kendimi bu acıdan uzak tutmayı başarmışım. Blog dünyasından uzak olmak, okumaya vakit ayıramamak, Nehir-im'in, Annesinin derdinden uzak tutmuş beni...

Ancak bu acıdan benim de payıma düşen varmış. Onu aldım sonunda, ne kadar akıtmaya çalışsamda göz pınarlarımdan doğru, bitmiyor payıma düşen parça...

Yarın uğurluyoruz seni,
Payımıza düşeni daha da akıtmaya...
Ailene destek olmaya, desteğe ihtiyaç duyarak...
Sen destek ol bize, dokun kalbimize minik ellerinle
İhtiyacım(ız) var...
Dokun, ferahlık ver bizlere...
Seni göremesek de,
Aramızdasın, hürsün...
Bir meleksin sen artık ve heryerdesin...


5 Eylül 2010

YENİ HAFTANIN YENİ TARİFİ: KUPTA TİRAMİSU

Benim için çok iddialı oldu her yeni haftaya yeni bir tarif eklemek...
Ama şaşıyorum. İkinci haftaya giriyorken yeni bir tarif var bu sayfalarda...
IMG_1254

Kupra tiramisu yaptık...
Evdeki malzemeler tarife uyunca, fotoğraf çekme hevesi de eklenince bir çırpıda yapıldılar... Ardından buzdolabında tatlarını kazanmayı beklediler.
Eşimden geriye kalan 3 boş kase tarifi tekrar tekrar yapılacaklar listesine almaya yetti...
Can'ı cezbeden ise üzerindeki kakao tozu... Beni mest edense fotoğraf kısmı...

IMG_1259

Malzemeler:

(5 porsiyon)
2 su bardağı süt
2 yemek kaşığı un
1 paket vanilya
2 yumurta sarısı
1 çay bardağı toz şeker
100 gr labne
100 gr kedi dili bisküvisi(bir paketin yarısı)

bisküvileri ıslatmak için:
1 su bardağı sıcak su(250 ml)
2 yemek kaşığı granül kahve

Üzeri İçin:
kakao, kiraz şekeri, rulo kat

Yapılışı:
Süt, un, şeker, vanilya ve yumurta sarılarını tencerede çırpın ve muhallebi kıvamına gelene kadar orta ateşte sürekli karıştırarark pişirin. Ocaktan alıp ılımaya bırakın. Ilıdıktan sonra labneyi karıştırıp tekrar iyice çırpın. Daha homojen kıvam olsun derseniz mikser kullanabilirsiniz bu aşamada.
Kedi dili bisküvilerini ıslatmak için sıcak suya granül kahveyi ekleyip karıştırın. Kedi dili bisküvilerini önce ikiye kesin, sonra kahve karışımına bir kez hızlıca batırıp çıkarın. Islanmış bisküvileri kaselerin tabanına dizin, ardından üstlerine hazırladığınız kremadan bir miktar dökün.
IMG_1225
Bir kat daha ıslatılmış kedi dili serip üstüne krema ekledikten sonra iyice oda sıcaklığına gelene kadar bekleyin.
IMG_1243


IMG_1246

Soğuduktan sonra üzerlerine kakao eleyip dilediğiniz gibi süsleyin. Ben kiraz şekeri ve rulo katlar kullandım.
IMG_1304IMG_1294

Afiyet olsun cümlemize...


Not: Tarif, Lezzet Dergisinin Şubat 2010 sayısından alınmıştır.

1 Eylül 2010

YOLCULUKLARIN MİMARINDA İFTAR...

IMG_1025

İki yolculuk arasında geçen başka başka yolculuklar...

IMG_1104

Unutamadığım yolculuklardan en dehşetlisini şu kaselerin arasında yaşadım...
IMG_1029IMG_1033

Hiç nane reçeli yediniz mi? Buram buram ıtır kokanını... Bademli ıtırlı şeftali reçeli ya da... Hibiskus eklenmiş olanını veya...

Her tadımda gözlerimi kapatma ihtiyacı duyduğum bir yolculuktu bu. Bütün duyularımı kapatıp sadece tat alma duyumu deli gibi çalıştırdığım, lezzetlerin uyumuna ve sinerjisine daha fazla farkındalık göstersin diye çabaladığım anlar. Kaçırmak istemediğim bir cümbüşün keyfine son damlasına kadar varsın diye...

IMG_1038
Sefarad mutfağından lezzetler tattığımız bir menü...
- Kabak Çorbası
- Takayut ( Patlıcanlı köfte-Sefarad Mutfağı )
- Soganlı, naneli pilav
- Kavun şerbeti
- Dizme taze fasulye
- Şarlota ( sütlü bir tatlı )

Evet bir yolculuktu bu, bu yolculukların mimarına iftara gittik blog dostları ile...

Bu lezzet cümbüşünü yaşamadan önce trafikte geçen 3 saat, Yasemin'in sabrı, azmi, emeği...
Bizi tek tek bulunduğumuz noktalardan toplayışı(Berceste, Ben, Müge(Bahane), Müge(Hüner)) Ezan sesiyle birlikte Münevver Ablamızın evinin kapısından girişimiz...
Tam tekmil fotoğraf makinesi ve lens ekibiyle gidişim ancak güneşin bütün ışıklarını beraberinde alıp götürmesi ve zerresini bize bırakmayışı ile boynu bükük kalışım... Çekilen bir kaç kareyi gördükten sonra, bütün lezzetleri tek tek özenle fotoğraflama hevesimin uçup gidişi...
Bu halleriyle yayınlayıp yayınlamama arasında gidiş gelişim...
Bu güzel emeği ziyan ediyormuşum hissi...

Ta ki lezzetlerin arasında kendimizi kaybedip fotoğrafı unutana dek...

Sofraya Neslihan midye tatlısı, Yasemin üç renkli börek , Müge ise tavuklu salatayla katıldı.
Biz sofradayken börek fırında pişmeye gitti, tavuklar göbekle buluşup son halini aldı. Hepsi birer ayrı güzel telaş... Sofrada geçen uzun sohbetler... Gecenin 12ye yaklaştığı vakitler ayrılıp bir de üstüne Müge'de içilen Türk kahvesi :)
Yasemin'in yine tek tek bizi evlerimize kadar bırakışı, yolculuğun yüce emekçisi...

Bu yolculuğun mimarı ise Münevver Ablamız...
Sana ne kadar teşekkür etsek az. Bir çok lezzeti ilk senin elinden tattık. Daha önce tattığımız başka lezzetleri bile senin elinden bambaşka lezzet halleriyle yeniden keşfettik...

Yaptığımız sayısız lezzet yolculuğunun mimarısın...
Göz bebeğimizsin...
Münevver Ablamızsın...
İyi ki varsın...