29 Mart 2010

EMİRGAN PARKI

Kimden Blogger Pictures
Bir Çiçek çeşidi, İlkbahar ve İstanbul deyince 4 harfli bulmacayı çözmek zor olmasa gerek…
Bir devri açan ve kapatan çiçek ya da…
Lalemizin her çeşidini görmeye de illa ki Emirgan Parkı’na… Hollanda’ya değil efendim İstanbul’a…
Kimden Blogger Pictures
Her sene yapılan ziyareti aksatmayıp yine gittik, biraz acele ettik sanki, lalelerin hepsi açmamıştı, kimisi de açmış, çoktan solmaya yüz tutmuştu bile…
Tekrar gitmek gerek… Bu günlerde Florya Parkının methini çok duyuyorum. Bir ziyaret de oraya yapmak gerek belki de…
Kimden Blogger Pictures

Sadece lale değil buram buram Sümbül koklamaya da gitmek gerek…
Kimden Blogger Pictures
Çiçek resmi çekmekten hoşlanacağımı düşünmezdim hiç, şu fotoğraf çekme hevesi nelere kadir böyle… Çamur toz gübre demeden yerlere uzanıp fotoğraf çekmek üstelik…
Tamam, o kadar da değil, gübrelere dikkat ettim, köpek gezdirmenin kısmen serbest olduğu bir yer de size de dikkatli olmanızı öneririm…
Kimden Blogger Pictures

Bu güzel manzaraların oluşmasında emeği geçen herkese teşekkürler...
Kimden Blogger Pictures

Kimden Blogger Pictures

Kimden Blogger Pictures

Kimden Blogger Pictures

25 Mart 2010

DİYARDAN DİYARA...

Cumartesi geçirilen şahane bir günün ardından(Bibi Partisi) Pazar günü kursun Sultanahmet civarındaki fotoğraf gezisine gitmek pek içimden gelmedi. Oğluma doymak, ailecek vakit geçirmek aynı zamanda da fotoğraf çekmek mümkün deyip eşimi de sürükleyerek, arkaya annemi de katarak uzak diyarlara tarihi eserleri görmek üzere yola çıktık. Aaa! 10 dakika sonra da geliverdik. Aldığımız uçan halı iyi çıktı, bizi bir çırpıda oradan oraya taşıyıverdi, helal olsun üreticiye...

Mardin evlerine de gittik,

Kimden Blogger Pictures


İzmir'e Efes'e de...

Kimden Blogger Pictures


Bosna Hersek’e Mostar Köprüsüne de…

Kimden Blogger Pictures

Antalya’ya Aspendos’a da gittik… Oturduk basamaklarda dinlendik…


Kimden Blogger Pictures


Çanakkale’ye Şehitlik’e de gittik, andık şehitlerimizi tam da yıl dönümü zamanında…


Kimden Blogger Pictures


Bizden çaldıklarını görmeye British Müzesine bile gittik Londra’ya…

Kimden Blogger Pictures



Beğendim efendim, tebrik ediyorum Büyükşehir Belediyemizi, bu projeyi başlatan, yürüten, emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyor, teşekkür de ediyorum. Oluşan sorulara yanıt: MiniaTürk’den bahsediyorum.

7 yıl kadar önce üniversitedeyken, yurtdışından staj değişim programı için Türkiye’ye gelen yabancı öğrencileri götürmüştük buraya. Minatürk’den çıkıp Koç Müzesine de gidilmişti o gün. İstanbul’daki müzelerin içerisinde şiddetle gidilmesini tavsiye edeceğim iki mekandır. Eşim benden yıllar önce İstanbul’a gelmiş olmasına ve üstelik buralara yakın oturmasına rağmen benimle birlikte tanıdı gördü bu iki mekanı:)
Gezmek görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok, yanıbaşımızda olanların kıymetini bilmek gerek. Yollarda vakit harcamak yerine özellikle haftasonu tatillerini dolu dolu yaşayabilmek için bu yanıbaşımızdaki mekanları bir daha gözden geçirmek hiç fena olmaz...
Durun da bu konuda kendimi bir alkışlayayım. Yakınımda olup da ziyaretini yapmadığım/gitmediğim bir mekan yok gibi. İstanbul’da yaşamanın o kadar külfetini çekiyoruz, sefasını da sürmek hakkımız olsun…
Şu fotoğraf çekme arzusunun diğer güzel yanı, gezme tutkusunu da yaşatması, bu tür keşiflere yol veriyor olması…

MiniaTürk’ü neden beğendim. Bir kere her eser müthiş bir incelikle birebir ölçü ve benzerlikte yapılmış. Hayran olmamak mümkün değil. Bakın görün, kaldırım taşlarından, kiremitlerine, duvardaki yosundan, kırık merdiven basamaklarına, balkonundan, taşına toprağına kadar ince ince düşünülmüş yapılmış.

Kimden Blogger Pictures


Doğal olarak yapım aşamalarını merak ediyorum, ayrı bir köşede slayt olarak bir gösterim olsa hiç fena olmaz. Bu merakımızı gidermiş olurduk. Bulduk bir eksik, hadi bakalım.
Kimden Blogger Pictures

Miniatürk’de her eserin önünde size sesli olarak özet bir bilgi veren cihazlar mevcut. Bileti okutuyorsunuz, anlatmaya başlıyor. Cahilliğimi hoş görün, Sultanahmet Cami’nin mimarını bilmeyen ben öğrenmiş oldum bu sayede. Bilgileri pekiştirmeye tekrar tekrar gideceğim bu kesin…
Bilet türünüze göre de konuşma dili değişiyor. Bunun için ayrıca bir ücret ödemiyorsunuz. Türkçe, İngilizce ve Arapça) Tebrik ettim. Arıza yok, problem yok, eserlerin %99 u gösterimde, bakımda olan birkaç eser vardı sadece.

Doya doya geziyorsunuz, onlarca eser var, yorulursanız atlayın Miniatürk havayollarına yukardan gezin…

Kimden Blogger Pictures



Çocukları ne güzel düşünmüşler. Mini trene biniyor, içerde bir tur atıyorsunuz. Kalın sünger kaplı bir çocuk oyun bahçesi mevcut. Pat küt düşseler de bir şey olmuyor. Trambolin var, bu şahane, Avrupa’daki parklarda olur, keşke bizde de olsa derdim. Oldu… Can 2-3 yıl sonra buraya sık sık gelecek kısmetse…
Oyun bahçemizde Truva atımız mevcut, çıksın tırmansın, enerjilerini atsınlar…

Sonra bir masal ağacımız var, atıyorsunuz 1 lira başlıyor masal anlatmaya… Ben bayıldım buna. Masalları çok seviyorum galiba…


Kimden Blogger Pictures


Yine sadece bir lira atıyorsunuz, Atatürk Olimpiyat stadında başlıyor marş çalmaya. 4 büyük takımdan hangisine atarsanız o marş çalıyor. Can, Trabzonspor’u seçti, marşımız eşliğinde başladık oynamaya:)

Sonra bir labirentimiz var, bir uçtan girip diğer ucu bulmaya çalışıyor çocuklar. Benzerini Eurodisneyland’a görmüştük. Alice Harikalar diyarında…

Engelli vatandaşlarımız düşünülmüş, kafesi, restorantı, ücretsiz otoparkı var. Trafik problemi olmayan sakin bir mekanda, Sütlüce'desiniz. Buradan çıkıp yine çok yakındaki Rahmi Koç Müzesine gidebilirsiniz, Piyerloti'ye çıkıp manzara eşliğinde çay içebilirsiniz. Santralİstanbul'a geçip Enerji Müzesini gezebilirsiniz. Ya da biz acıktık gelmişken Sütlüce'de bir Uykuluk yiyelim diyebilirsiniz. Bütün günü doya doya bu mekanda geçirebilirsiniz.

Müzede beni çocukluğuma götüren bir eser vardı. Annemi çeke çeke anne bak anne bak o medrese dedim. Görüp tanıdığım ilk tarihi eserdi, Pınar daha 7 yaşında bile değildi belki.
Tarihi eser gördüğüne sevinmişti. Kendi kendine tanımış bilmişti ordan geçerken, bu eserde bir farklılık olduğunu, eski olduğunu, önemli olduğunu hissetmişti, bu gözle bakmıştı…

Kimden Blogger Pictures

Beni tekrar anılara götüren bir eser daha vardı: Haydarpaşa Tren Garı...
İstanbul'a ilk ayak bastığım mekan, denizini ilk kokladığım, hayranlıkla seyreylediğim bir daha da hiç bırakamadığım şehrimin beni karşılayan kollarıydı Haydarpaşa Tren garı...

Kimden Blogger Pictures

MiniaTürk’ü gezip görmek için şu aylar mükemmel bir zaman. Açık havada olması yazın gezmeyi çok zorlaştırıyor, güneş tepenizde oluyor, kışınsa hava soğuk olur, yağmur olur, üşürsünüz. Ama şu bahar günleri keyifle gezersiniz. Bu yüzden fırsatınız varsa, İstanbul’daysanız, yapın planınızı ve gelin MiniaTürk’e bahar vakti biran önce… Burada geçen fotoğraflar eserlerin 100de biridir ancak. Sakın bu kadarı bize yeter gitmeye gerek yok demeyin, çok önceden gitmiş gezmiş olanlar da bir daha gezsin, bir çok yeni eser ve aktivite var. Son haliyle bir daha görün bakalım...
Leyleği havada gördüğümüz bir yıl olsun cümleten...

22 Mart 2010

BİBİ HOŞGELMİŞ...

Bir zamanlar Blogistan diye bir memlekette birbirinden güzel blog insanları yaşarmış. Bu insanlar birbirlerine yardım etmekten mutluluk duyar, neşelerini üzüntülerini paylaşırlar, böylece neşeleri bin kat artar, üzüntüleri bin kat azalırmış. Birbirlerini iyi ve kötü günde yalnız bırakmazlarmış. Her yeni bebeğin gelişi ile blog insanları bir araya gelir, kutlamalar yaparlar, pek eğlenirlermiş. Bu kutlamalarda hasret giderilir, güzel sohbetler olur, bir de pek güzel masalar kurulurmuş. Çeşit çeşit lezzetler olurmuş bu masalarda…



Kimden Blogger Pictures



Bu masalı gerçek yapan insanlarla bir aradaydık bu haftasonu…
Dediğini eninde sonunda yapan yiğit annemizin 2. bebişi Bibiye hoş geldin demek için…



Kimden Blogger Pictures


En son Sencer Paşa’nın gelişi sebebiyle böyle cümbür cemaat pastalı börekli bir buluşma yapmış idik. Buluşma adetinin başlangıcı Can doğmadan önce yapılmış idi. Hayatımın en anlamlı en güzel günlerinden biriydi.
Aradan 2 yıl geçmiş, nihayet özlenen buluşma gerçekleşmiş, Bibi hoş gelmiş demeye Ayşem’e gidilmiştir.

Kim ne yapmış;
Yasemin pastamızı yapmış… O ilk şeker hamurlu Fenerbahçe pastasının üstünden 1,5 yıl geçti sadece ama azmin&aklın ve yeteneğin geldiği son noktayı gördük, tattık…


Kimden Blogger Pictures




Münevver Ablamız ne yaparsa bilin ki çok farklı bir o kadar da çok ama çok lezzetlidir.
Çok nadide ve özel bir lezzeti tadıyor olursunuz, tadarken bile yiyişiniz değişir, serçe parmak havaya kalkar, yavaşça tüm lezzeti damağınızda hissederek çiğnersiniz.Bu kurabiyeleri yerken benim halim buydu.
Yeşil Çaylı ve Hibiscus lu kurabiyeler…


Kimden Blogger Pictures



Bu kurabiyeler marka olmalı pastanelerde satılmalı, herkes bu lezzeti tatmalı diyorum…


Kimden Blogger Pictures



Her zaman masalarımızın baş tacı, kısırımız, Hünerli ellerden geldi… İlk lokma, en çok lokma hep kısırımızdan…


Kimden Blogger Pictures



Tahinli kurabiyeler; kıyır kıyır ağızda dağılan, tam kıvamında, daha fırının ılıklığı üstünde nefis. Kariyer de yaparım kurabiye de diyen sevgili Hocamız Fadime’mizden…

Kimden Blogger Pictures




Ayşem sen dur biz sofrayı kurarız, yaparız da ederiz de deyip kurulu bir sofra ve bu lezzetle bizi karşılayan Ayşem… Fransızca mıydı, İspanyolca mıydı hatırlayamadım bu lezzetin ismini, kusurum affola:) Tarifi Ayşem’in peçete notlarında …


Kimden Blogger Pictures



İnanamıyorum, koca cheesecake dilimini yemeye koyulup fotoğrafını çekmemişim:(
Neslihancım ellerine sağlık, cheesecake son dakikaya kadar sofrada yer almayıp buzdolabında bekleyince fotoğraf kısmında yer alamadı… Ama Sencer'in buluşmasında ki fotoğrafınu buldum kayıtlarımdan:)

Kimden Blogger Pictures



Selen bize otlu çörek yapmıştı. Dereotunu sevmeyen ben bile dereotuyla barıştım bu çörekler sayesinde


Kimden Blogger Pictures




Ben de naçizane o sabahtan açma yaptım, kabarmadılar istediğim gibi ama günün sonunda bitmiş olduklarını görmek beni mutlu etti:) Aşağıdaki fotoğrafı Bahanem Mügem çekti, İnsanın hünerli&yetenekli arkadaşların olması ne güzel... Nefis bir kare, kendiminkini kaldırdım hemen:)
pınarın poğaçaları



Yine olsun böyle güzel sofralarımız, buluşmalarımız...
Bu özlem bitmez:)


Kimden Blogger Pictures



En lezzetli lokmayı sona sakladım: Biraraya gelmemize sebep olan Bibi... Sen ne kadar da çirkinsin böyle! :) Maşallah sana, 2 ay sonra daha da bir bal olursun sen şimdi, tadından da yenmezsin...

Kimden Blogger Pictures




11 Mart 2010

DOLAPDERE PAZARLARI

Kimden Blogger Pictures


Taksim'e çıkan Dolapdere yolunda her pazar sağlı sollu bir hareketlilik görürdük. Eşim özellikle bit pazarına gelmeyi isterdi. Aman aman tekin yerler değil buralar derdim. Pazar sabahı kahvaltı sonrası ise neden bugün Dolapdere pazarına gitmiyoruz dedim:) Hava soğuk ama güneşli. Can havuz&hamam seansı sonrası derin öğle uykusuna dalar dalmaz, annem yanında kaldı, biz pazarın yolunu tuttuk.

Pazarda herkes bize turistmişiz gibi bakıyor. En sık duyduğumuz iki cümle
-Bizi de/Beni de çek abla/abi

- Tabi, hemen, poz ver bakayım:)

Kimisi ciddi, vereceği pozu biliyor, yakışıklı limoncumuz gibi ...

Kimden Blogger Pictures
Kimisi de bizi dalgaya alıyor sanki:)
Kimden Blogger Pictures

Diğer cümle ise bir soru:
-Niye çekiyorsunuz şimdi, ne yapacaksınız bunlarla, gazeteci misiniz?(İyi niyetle, merakla sorulan bir soru)

-Keyif için çekiyoruz sadece:) Yok , gazeteci değiliz.
Kimileri uzaktan uzağa, uzun uzun poz veriyor, çekingenlik hiç yok, biz ise çekingeniz pek müdahale edemiyoruz, desek ya Teyzecim biraz kenara çekilebilir misin diye... Diyemiyoruz, belki de kızların anneleridir, koruma içgüdüsüdür.

Kimden Blogger Pictures

Kimileri ise yanıbaşımıza gelip duruyor öylece sessizce, çekelim diye.

Kimden Blogger Pictures

Biz küçükken ne önemliydi çekilen fotoğraflar, öyle bol kepçe çekilinmezdi şimdi ki gibi, pozlar ziyan edilmezdi. Bu pazarda halen çok değerli bu fotoğraflar, işi gücü bırakıp bize uzun uzun poz veriyorlar, biz çektikçe mutlu oluyorlar.

Kimden Blogger Pictures

Ot satan amcayı çok seviyoruz, bir daha gidersek pazara, yanımızda basılmış bir fotoğrafı olacak hediye edilmek üzere...

Kimden Blogger Pictures

Meyve pazarını dolaşa dolaşa çıkıyoruz yukarılara...

Kimden Blogger Pictures

Bir sokağa geliyoruz ve duruyoruz... Hep çekilir ya çamaşır asılı sokaklar. Bu sokakta çamaşırlar esas öğe, sağına soluna da evler konulmuş sanki...

Kimden Blogger Pictures


Sokakta uzun vakit duruyoruz, kareye sürekli başka insanlar giriyor.

Kimden Blogger Pictures

Şimdi sıra Bit pazarında... Üstteki köprüden geçip yolun karşısına varıyoruz. Bir bakıyorum eşimin sırt çantasının ön gözünün fermuarı açık, bu duruma hazırlıklı olduğumuzdan tabi ki değerli birşey yok o kısımda. Benim çantam ise montumun içinde saklı. Tedbiri elden bırakmamak lazım ki bu gezi hafızamızda güzel kalsın:)

Hava gerçekten soğuk, bit pazarında her satıcının önünde tenekeden mini sobası var...

Kimden Blogger Pictures

Eşyalar yerlere saçılmış bazılarında...

Kimden Blogger Pictures

Muhtemelen çöpler karıştırılarak bulunmuş bu eşyaların birçoğu. Ya da eskicilerden, bir kısmı da çalıntı belki de.

Bu pazar koleksiyoncular için birebir, ancak epey bir sabır ister aradığınızı bulmak...

Kimden Blogger Pictures

Bu maske bir Venedik hatırasına benziyor.

Kimden Blogger Pictures

Kimi satıcı ise düzgün çalışmış, düzenli bir şekilde yerleştirmiş, en çok bu eski resimler hüzünlendiriyor beni. Neden buradalar???

Kimden Blogger Pictures

Geziyi tamamlayıp eve dönüyoruz, Can uykusundan yeni uyanmış. Sıcak yuvanın huzurunu yaşıyoruz. Peki ya şu günlerde Elazığ'da sıcak yuvası olmayanlar....

Yardımlarınızı esirgemeyin...

İrtibata geçmek için:

Cihan DURU

moskito78@hotmail.com

8 Mart 2010

ENERJİ MÜZESİ- SANTRALİSTANBUL

Kimden Blogger Pictures
Haftasonu hava feci soğuktu, Mart ayı ile ilgili atasözü ne kadar doğruymuş gördük. Can’ı dışarıya açıkhavaya çıkarmak mümkün değil. Evde kalmak da istemiyoruz. Can’ın koşturup keyifle dolaşacağı sakin de bir yere gidelim deyip kahvaltının ardından Santralİstanbul’a Enerji Müzesine gittik. Can ile benim 3. gidişim, eşimin ilk gidişiydi. Daha önceleri de yine havanın soğuk olduğu zamanlar gitmiştik.

Enerji müzesi 2 saati dolu dolu geçirebileceğiniz bir mekan. Can’a kalsa bu süre çok daha uzun olabilir. Bir yarım saat yürüyen merdivenler, yarımşar saat asansörler(sağdaki ve soldakiler), diğer yarım saat normal merdivenler… 1 saat de deney aletleri, sonra yine merdivenler:) Bayılıyor Can buraya, labirentimsi kocaman bir alan, bol merdiven ve asansör var. Allahtan bizden başka asansörü kullanan da yok, inip çıkıyoruz sürekli. Müzenin anlamlı olabilmesi için 12 yaş sanırım sınırdır. Fen Bilgisi konularını epey bir gördükten sonra ancak anlaşılır olabilir konular. Hatta üniversite de fizik dersinden sonra ancak kavraması mümkün bölümler bile var. Böylece her kesime hitap etmeyi sağlamışlar. İlgili açıklamaları okuyup anlamaya çalışıyorsunuz. Okumayı es geçip şaşırmanın keyfine de varabilirsiniz:)

Eşim’de çok keyif aldı bu ziyaretten, deney aletleri epey ilgi çekici ve şaşırtıcı. Yeni gelen bir birim var, küpleri zemin üzerine koyup müzik yapabiliyorsunuz. Kuralları tamamen kendisi keşfetmiş, pek keyifliydi anlatırken:) 2 saatin sonunda Can’ın uyku saati gelmişti, artık gitme vakti… Bir dahaki gelişimizde esas makineyi de alır fotoğraf çekeriz belki, karanlık da olsa daha iyi kareler yakalanabilir.

Bilmeyenler için biraz SantralIstanbul hakkında bilgi verelim.
SantralIstanbul, Bilgi Üniversitesinin yeni kurulan kampüsünün adı. Eskiden bu mekanda Istanbul’un ilk kömürlü elektrik fabrikası kuruluymuş. Bu elektrik santrali 1914’den 1950 li yıllara kadar İstanbul’un elektriğini tek başına karşılamış. O vakitten sonra artık yetmez olmuş ve 1983 de ömrünü tamamladığına karar verilerek faaliyeti durdurulmuş.
Bakın bir yabancının gözünden İstanbul’un elektrik santrali olmadan önceki hali nasılmış.

“İstanbul, Avrupa'nın gündüz en parlak, gece en karanlık şehridir. Tek tük ve birbirinden çok uzak olan fenerler belli başlı sokakları ancak aydınlatır; ötekiler mağara gibidir, kimse elinde bir fener olmadan bu sokaklara girmeyi göze alamaz. Bu yüzden, gece olur olmaz, şehir ıssızlaşır; bekçilerden, köpek sürülerinden, kimse görmeden kaçan günahkâr kadınlardan, yerin altındaki meyhanelerden çıkan delikanlılardan, yollarda ve mezarlıklarda, orada burada şuleler gibi bir parlayıp bir sönen esrarlı fenerlerden başka bir şey görülmez…”
(1874, Edmondo de Amicis)

2007de restorasyonlardan sonra şimdi ki SantralIstanbul haline gelmiş. Enerji müzesi de mekanın nostaljisine uygun olarak düşünülmüş. Santralİstanbul'un bizim için anlamı haftasonları sıkça uğradığımız, açık havada kahve içmekten büyük keyif aldığımız bir yer olmasından geliyor. Sakin, nezih, çocuklu ailelere göre, arkadaş buluşmaları için ideal, huzurlu...


Enerji santralinin kontrol odasında çok ilginç terimler vardı. Elektrik kelimesi hiç geçmiyor. Eski adı ile yer alıyor: "Cereyan"

Kimden Blogger Pictures
Bu güçlü mıknatıs ile havuzundaki metal halkalar ile şaşırtıcı köprüler kurabiliyorsunuz. Avucunuzun içerisinde tutup yaklaştırdığınız metal halkaları bile çekiyor. Bir kuvvet çekiyor elinizi:)

Kimden Blogger Pictures

Kimden Blogger Pictures
Kontrol odası bize nostalji yaşattı. Eskiden dev ekran monitörler, elektronik kumanda yöntemi yoktu tabi. Herşey el kuvvetine dayanıyor, ekranlar el yazısı ile yazılmış, ibreler bu ekranlarda ilerliyor.

Kimden Blogger Pictures

Bir başka mıknatıs özelliğe ait deney birimi. Ufak çocukların da yetişebileceği şekilde tasarlamışlar başlatma butonunu, bu yönüyle takdir ettik.

Kimden Blogger Pictures


İşte bizim merdivenlerimizden bir tanesi:) Müze müze değil, çocuk parkı sanki bizim için:)
Kimden Blogger Pictures