23 Nisan 2008

23 Nisan Kutlu Olsun...


18 Nisan 2008

YOK YOK KEKİ


Anne ve babam geleli 3 hafta oldu. Ben türlü türlü kek kurabiye yapıyorum ama yayınlamaya fırsatım olmuyor. Yayınlamamamdaki diğer sebep ise tamamen doğaçlama yapıyor olmam. Evde değerlendirilmesi gereken ne varsa, o an elimin altında ne varsa katıyorum. Şekerini, yağını da gözkararı koyuyorum. Tarifini vermek imkansızlaşıyor böylece...

Ama en azından birinin resmini paylaşıp, içinde neler kullandığımı yazabilirim.

Yok Yok kekimizde fındık tozu, muskat, zencefil, artmış 1 bardak demli çay, kuru siyah üzüm, çikolata parçaları ve tarçın var. Aklıma gelenler bunlar:)
Bugün annemlere yolluk olarak yaptığım, şu an soğumakta olan kekimizde ise elma rendesi, ceviz ve çikolata parçaları var.

Bir daha ki yazımı ne zaman yazarım bilemiyorum, zira 2 ay + 21 günlük bir aradan sonra pazartesi yeni işimde işbaşı yapıyorum... Aslında yeni işimle birlikte bloğu önce kapatmayı düşündüm. Ancak seyrek de olsa yazman iyidir diyen arkadaşımın nasihatına hak verip vazgeçtim. Aslında yazmak istediğim çok şey vardı daha ama evde telaş var...
Herkese iyi bir haftasonu diliyorum.

10 Nisan 2008

AKLIMDAKİLER

Yemek blogları olarak tarif bombardımanı altında yaşamaya başladık. O kadar çok tarif var ki yapmak istediğim ama evde bir ordu beslememiz gerek bunun için. Blog sahibi arkadaşlarım birbirinden güzel şeyler yapıyorlar. Onları görüp denemek için ya not alıyorum ya da çıktısını aldım, dosyalar halinde saklıyorum. Onun dışında bir yıldır üye olduğum Sofra dergisine bu yıl da Leziz dergisini ekledim. Verdikleri eklerle birlikte o kadar değişik tarifler ve sunumlar görüyorum ki. Bunlarda yetmiyormuş gibi yabancı kaynak kitaplarından edindim. Çünkü resimleriyle birlikte o kadar cezbedici tarifler içeriyor ki bu kitaplar, almayanı dövüyorlar. Peki bunca yeni tarifin arasında nerede o eski klasik tarifler? Artık hiçbirini yapmaz oldum. Örneğin Revani. En son kaç yıl önce yaptığımı hatırlamıyorum. Oysa her ay cheesecake yapıyorum.

Onun dışında keşkül, zerde, helva gibi yöresel tatlılarımız dururken benim aklım biskotti, cupcake, skon, makaron yapmakta...



Bunların sonunda düşünür oldum, ne olacak bizim yöresel tatlılarımıza... Can Ağa hangi lezzetlerle büyüyecek bu gidişle? Cevabını biliyorum maalesef, ancak dilimize sahip çıktığımız gibi yöresel tatlılarımıza da sahip çıkmamız gerekir mi acaba? En büyük soru kendime. Bu konu üzerinde düşünen var mı benim gibi?


Not: En son kaç yıl önce Revani yaptığımı buldum. 2004 Kasım ayında Ramazan'da yapmışım. Hatta yapmayıp hazır kuru olarak satılanlardan alıp şerbetini yapıp ıslatmışım sadece. Cep telefonu ile çekilmiş resmi burada:)


8 Nisan 2008

RULO POĞAÇA

Beklenen tarif rulo poğaçayı bekletmeyip bir çırpıda yazıvermek için geçtim klavyenin başına. Bu arada oğlum ikindi uykusunda. Artık daha az sayıda ama daha uzun uykular yapar oldu. Bu ara bir soğuk algınlığı ile cebelleşiyor, hem o hem ben. Geçen ayda olmuştu, doktora gittik ama ilaçları Can içmek istemeyince vermedim ben de, ilaçsız geçirmiş oldu. Bu sefer de umarım öyle olur. Üst dişlerin eli kulağında sanırım pek fazla iştahı yok bu ara. Bazı günler sadece anne sütüyle geçiştiriyoruz. Bugün de o günlerden biri. İlk defa etli bir yemek vereyim dedim(etli patates-havuç yemeği), hiç beğenmedi, yedirmedim. Ben de sevmezdim küçükken et yemeğini. Etleri ayıklasalar bile yemezdim, suyuna değmiş, tadını, kokusunu alıyordum bir kere. Annem benim için ayrı pişirirdi. Can umarım bana çekmez bu konuda.


Kısa haberlerden sonra gelelim poğaçamıza... Poğaçanın sırrı hem zeytinyağı hem de tereyağının birarada kullanılmasında. Ayrıca yoğurdun kattığı bir lezzet var. Taze taze tüketilmesi de önemli. Fazla fazla yapayım sonraya kalsın demeyin bu tür tarifleri. İster mayalı ister mayasız olsun hamur işleri fırından çıktıktan sonra en kısa sürede tüketilmeliler. Lezzetlerinin doruk noktasında oluyorlar. Ertesi günler bu noktadan çok uzaklaşılıyor. Misafiriniz gelmeye yakın atın fırına, tazecik ikram edin, tarifi istesinler sizden de:)


Malzemeler:


  • 125 gr margarin ya da tereyağı (yumuşak)

  • 1 çay bardağı sıvıyağ

  • 3 yumurta( birinin sarısı üstüne sürülecek)

  • 1 su bardağı yoğurt

  • 1 paket kabartma tozu

  • 1 tatlı kaşığı tuz

  • Aldığı kadar un

  • İç malzemesi için bir kalıp peynir ve biraz maydanoz


Yapılışı: İç malzemeleri karıştırıp kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapın. Hamuru ikiye bölüp her bir parçayı oval şekilde elinizle ya da merdane ile açın. Uzunlamasına olacak şekilde peynirli harcı ortaya dizin. Hani Adana dürüm yerken ekmeğin ortasında olur ya Adana köfte , o şekilde olacak:) Yanlardan kapatın. Aşağıdaki resimde olduğu gibi olacak. Tam bir rulo sayılmaz bu şekil ama ismi bu şekilde kaldı artık öyle olsun.

Her iki hamura da şekil verdikten sonra tepsiye uzunlamasına yerleştirin. Önce yumurta sarısı sürüp ardından susam-çörekotu serpip 180 dereceli fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Piştikten sonra dilimler halinde kesin. Pratik bir şekilde poğaçanız hazır. Tek tek hamur yumakları alıp, açıp, harç koyup kapatma ve şekli bozulmadan tepsiye yerleştirme derdini ortadan kaldırıyor bu tarif:)
Bu yazıyı yazdıktan bir gün sonra, Nazife'nin yorumunu okuyunca ben de hatırladım ki bu tarifin neredeyse aynısını Sevgili Müge'de yapmıştı. Hatta ben o vakit çok beğenip ben de yapayım diye yorum bile yazmışım ama, doğumdan sonra unutmuşum:) Hafızam yeniden kuruldu o gün:) Bu konuda kusuruma bakma olur mu Müge kardeş:)

7 Nisan 2008

YEMEK-NAME

Şu sayfaları bir çevirin bakalım ben yeni tarif ekleyene kadar... Çocuğum ne yesin kısmına gelince bir daha okuyun.
Hem evde yoğurt yapımının inceliklerini okumuş olursunuz:)
Hadi öpüyorum sizi.
Yeni yazı hazırlamak gerek, sayfayı güncellemek gerek...

Yemek dergisi Yemek.Name'yi indirmek için tıklayın