26 Ağustos 2007

AYŞEM'İN DOĞUMGÜNÜNDEN...

Dün yani 25 Ağustos Cumartesi... Beşiktaş'ta Cumartesi Pazarının yan sokağında heyecanlı çalışmalar var. Doğumgünü kahramanımız Ayşem'den gizli bir doğumgünü süprizi organize edilmeye çalışılıyor. Organizasyon ekibinin baş aktristi Tütü diye tanıdığımız Sevgili Tülay...
Hazırlıklar tamam, herkes toplandı, hazırız. Ayşem'de bir bahane ile olay yerine getiriliyor.

İşte şaşkınlık anları... Gülriz, Müge, Selen, Pınar, Münevver Hanım... İki yakın arkadaşını daha karşısında buluyor. Sizler, hepiniz, ne işiniz var burada... Ayşem, şaşkınlık içinde gözyaşlarına engel olamıyor. Gözleri ıslanmış, beyaz çiçekleri elinde, şaşırmış Ayşem...
Sevgili Işıl, Ayşem'in doğumgünü pastasını yetiştirememişti ama bu güzel mini tartları hazırlamıştı. Bu kadar pastacı hanımın arasından kimse pasta yapamayınca iş Özsüt Pastanelerine düştü.

Sıra hediyelerini açmaya geliyor. Hediyeleri birbirinden güzel ve özeldi. Tıpkı onun gibi...

İyi ki doğdun Ayşem, iyi ki tanıdık seni... Hep sevinç gözyaşların olsun ve yüreğin ne için çarpıyorsa yeni yaşın onları getirsin sana...

Nice güzel yaşlarında hep süprizlerle karşına çıkmak dileğiyle...

22 Ağustos 2007

DONDURMALI İRMİK HELVASI

Bir balık yemeğinin ardından en çok yenen tatlı çeşidi nedir diye sorsalar; cevabınız muhtemelen "Helva" şeklinde olacaktır. Osmanlı Mutfağının en temel tatlılarından biri olan helvanın bir çok çeşidi geliyor akla hemen. Yaz helvası, tahin helvası(sade, kakaolu, fıstıklı), un helvası, irmik helvası... Hacı Abdullah Lokantasının sayfasında verilen bilgiler ise şu şekilde:
"Temel malzemeleri un ya da irmik, yağ, şeker, süt, kaymaktır.
Doğumlarda, ölümlerde, askere giderken, hac dönüşünde, okula başlayan çocuklar için, yeni bir eve sahip olunca, okul bitince, yağmur dualarında, kuzunun sütten kesilme günü olan "yoğurt bayramı"nda, "çiğdem düğünü"nde (ilk çiğdemin görüldüğü gün) Osmanlı evlerinde kesinlikle çeşitli helvalardan biri yapılır ve eşe dosta dağıtılır."

Değişen, dünya lezzetlerinin etkisiyle şekillenen mutfaklarımızda farklı lezzetler de araştırır olduk. Bu araştırmaların sonucunda helvanın da başka şekillerde sunulabileceğini görüp dondurmalı irmik helvası tarifini denedim. Melda'ya bu güzel fikir için çok teşekkür ediyorum.
Kavrulmuş irmiğin hafif sıcaklığı ile dondurmanın kaymaksı soğukluğu...
Lezzetinden başınız dönebilir.
Tarifi Melda'nın anlattığı şekilde aynen aktarıyorum. İlgili notlarımı ise en aşağıda bulabilirsiniz.

DONDURMALI İRMİK HELVASI

Malzemeler: (Yarım ölçü için)
Helvası için:
  • 1/2 paket (250 gram) irmik
  • Yarım çay bardağı ayçiçek yağı
  • 2 su bardağı şeker
  • Dolmalık fıstık
  • 400 lt süt (2 su bardağı)
  • 1 yemek kaşığı tereyağ
  • Biraz ceviz kırıkları

İçi için: 1000 ml Maraş dondurması( Marketlerde markalı ürünlere ait Maraş dondurması adı altında satılıyor)

YAPILIŞI: İrmik ve fıstıklar, sıvıyağda fıstıklar pembeleşene kadar kavrulur ve tereyağ ilave edilir. Ayrı bir tencerede, sütün içinde şeker eritilir. Ilıyan şeker ve süt, irmiğin içine dökülür. Önce yüksek ateşte, sonra da kısık ateşte pilav gibi demlendirilir. İçine kırılmış cevizler atılır. İrmik karıştırılarak ılınması sağlanır. Küçük bir kasenin içi streç flim ile kaplanır. Pişirdiğimiz ılık helva bu kasenin içine yayılır. Ortadaki boşluğa dondurma konur. Üzeri tekrar helva ile kaplanır ve bir tabağa ters çevrilir.

Not 1: Tarifi arkadaşlarımızın evinde, güzel bir balık ziyafetinin arkasından denedim. Neyse ki sonuç güzel oldu. Lakin fotoğraf kısmına geçince sıkıntı yaşadım. Bir yandan ışık yetersizliği(giderken spot ışıkları da alıp gitmeliydik), bir yandan hızla eriyen dondurma, öte yandan biran önce tatlısını yemeyi bekleyenlerin haykırışları(!)
Not 2: Tarifte ki yağ miktarını azaltmanızı öneririm. Fıstık yerine ceviz kullanıp, cevizleri de en son irmikler hazır olunca küçük parçalar halinde helvaya karıştırmalısınız(cevizin kıtırlığını kaybetmemesi için). Biz her ikisini de kullandık tarifte, ama cevizin de tek başına yetebileceğini düşünüyorum. Tarifi yarım ölçü uygulayarak 5 Kişilik porsiyonlar elde ettim. 1 litrelik de dondurma ihtiyacınız olacak...

Afiyet, bal şeker ola!

19 Ağustos 2007

Ye#25 KAHVALTI

Sizlere bu etkinlikte farklı ve özgün tarifler sunabilmek için yeni kaynaklara ihtiyacım vardı. Geçen haftasonu Remzi Kitabevi'nde dolaşırken kendimi yemek ve pastacılık ile ilgili kitapların olduğu raflarda buldum. Ardından da yabancı kaynakların olduğu kısımda...

Murdoch Yayınlarının "Cookies, Muffins & Cakes" kitabını elime alıp bir koltuğa oturdum. Neyse ki kitabevleri benim gibi hamile ya da ayakta fazla duramayacak kadar yaşlı olanlar ve kitapları almadan önce uzun uzun incelemek isteyen okurlarını düşünerek bir kaç koltuk bulunduruyorlar içeride... Uzun incelememin sonucunda, kitabevinden mutlu bir şekilde çıktım, çünkü benim için müthiş keşifler ve deneyimler demek olan bir kitaba kavuşmuştum. Bu da yetmedi, Paşabahçe Mağazasına girip sunumlarda kullanmak üzere bir kaç parça eşya daha aldım. Bütün bir hafta kitabı ve tarifleri incelemekle geçti, sabırsızlandım ve sonuçta bugün ilk tarifi uyguladım. Elmalı Dilimlerim yalnız kalmasın istedim ve Fındık&Zeytinli Mısır Ekmeklerinin hamurunu da karıştırmaya başladım... Fırından her ikisini de çıkarıp soğuttuktan sonra fotoğraflama kısmına geçtik eşimle birlikte. Ayrı ayrı çekim yaptıktan sonra Elmalı kıtır dilimlerde benim çektiklerimin, Zeytinli Fındıklı Mısır Ekmeklerinde ise eşimin çektiklerinin daha iyi olduğuna karar verip bir değişim yaptık, fotoğrafların kullanım hakkının değişimi:)
Bu uzun yazının ardından tarife geçmenin vaktidir... Uzayan kahvaltılara eklenen keyif çayları için Elmalı Kıtır Dilimleri hazırladım. Kahvaltıya eşlik etmesi içinse Fındık ve Zeytinli Mısır Ekmeklerini...

ELMALI KITIR DİLİMLER (APPLE CRUMBLE SLICES)

Ölçüler gram ve cup cinsinden verildiğinden ben gram olarak mutfak terazisi ile tartarak yapmayı tercih ettim. Her iki ölçüyü de yazıyorum buraya. Yağ miktarını da azalttım, çünkü tarifte verilen miktar bana fazla geldi.

Malzemeler:

  • 3/4 cup (90 g) kek un

  • 3/4 cup (90 g) un

  • 1 cup (90 gr) toz hindistancevizi kurusu

  • 200 gr tuzsuz tereyağı

  • 3/4 cup(140 g) esmer toz şeker (evde olmadığı için beyaz kullandım)

  • 410 gr pişirilmiş elma püresi

  • 1/3 cup(35 g) yulaf ezmesi

  • 1/3 cup(35 g) kuş üzümü

  • 1/4 çay kaşığı tarçın

Yapılışı: 18x27 cm boyutlarında bir dikdörtgen tepsiye yağlı kağıt serin (her iki ucundan da yağlı kağıt görünecek şekilde). Unları karıştırma kabınıza eleyin, hindistancevizini ekleyin. Yağın 150 g kadarını şeker ile birlikte, şeker eriyene kadar tavada kısık ateşte eritin. Ateşten alın ve unlu karışıma ekleyin. Tahta bir kaşık kullanarak, tamamını iyice karıştırın. Tart hamurundan daha yumuşak bir karışım elde edeceksiniz. Gerekirse un ekleyebilirsiniz.

Bu karışımdan 1 büyük su bardağı(1 cup) kadar ayırın. Kalan hamur karışımını kalıba bastırarak yayın. 15 dakika boyunca bu karışımı önceden ısıtılmış 180 derecede fırınlayın. Çıkarıp soğumasını bekledikten sonra tarçın ile pişirilmiş elma karışımını, hamurun üzerine yayın. Ayırdığınız hamurun içine kalan 50 gr margarini, yulaf ezmesini ve kuş üzümünü ekleyip karıştırın. Pütür pütür toplanmayan bir karışım olmalı. Bu karışımı parmak uçlarınızla elmaların üzerine serpin. 180 derecede 35 dakika fırınlayın. Soğuduktan sonra kalıptan çıkarın. Kare dilimler halinde kesip servis yapın.

Saklanması: Dilimler hava almayan bir kapta 2 gün boyunca saklanabilir.

Çeşitlendirme: Pişmiş elma yerine pişmiş kayısı kullanılarak da bu tarifi uygulayabilirsiniz.

ZEYTİN ve FINDIKLI MISIR EKMEĞİ

Bu iki fotoğraf da eşime ait, bana göre farklı açılardan çekmişti, benimkiler sıradan kalınca onun çektiklerini kullanmaya karar verdim.
Tarif Ayşe Tüter'den, Sofra Özel Kabul Günü İkramları ekinden...
Malzemeler:

  • 1 su bardağı yoğurt

  • 2 adet yumurta

  • 1 çay bardağı eritilmiş margarin

  • 1 çay bardağı iri kıyılmış fındık

  • 1 paket kabartma tozu

  • 1 çorba kaşığı sirke

  • 2 su bardağı un

  • 2 su bardağı mısır unu

  • 1 su bardağı çekirdekleri çıkarılmış zeytin

Yapılışı: Hamur yoğurma kabına yoğurt, yumurtalar, eritilmiş margarin, yarım çay bardağı fındık, sirke ve kabartma tozunu koyun. Spatula ile iyice karıştırın. Un, mısır unu ve çekirdekleri çıkarılmış zeytinleri ekleyin. Koyu kek kıvamında bir karışım yapın. Yağlanmış ya da yağlı kağıt serili tepsiye yayın. Ben bunun için 13x30 cm boyutunda bir baton kalıp kullandım. Üzerine ılık su sürün ve kalan fındığı üzerine serpin. 200 dereceye ısıtılmış fırında üzeri hafif kahverengileşene kadar pişirin.

Not: Tarifte tuz bulunmuyor. Zeytinlerin tuzu yeterli geliyor.

12 Ağustos 2007

PORTAKALLI BİSKÜVİ ve BULUŞMA

İtiraf ediyorum, bu bisküvileri fotoğraflarını çekebilmek için yaptım... Aynı zamanda Miss Zerrin ve Lale ile buluşmamız da ikram olundular... Tarifi Boyut Yayınlarının "Tatlılar" kitabından...

İtalyan Usulü PORTAKALLI BİSKÜVİ
Malzemeler:
175 gr beyaz un
200 gr irmik
100 gr toz şeker
100 gr tuzsuz tereyağı(yumuşatılmış)
2.5 tatlı kaşığı rendelenmiş portakal kabuğu
2 adet yumurta

Yapılışı: Un, irmik, şeker, portakal kabuğu, yumurta ve bir çimdik tuzu mikserde iyice karıştırın. Ben bu işlemi bir spatula ile devam ettirdim, yağın iyice unlu karışıma yedirilmesi gerekiyor. Karışımı buzdolabında 15-20 dakika bekletin.

Fırını önceden 190 derecede ısıtın. Fırın tepsisine yağlı kağıt serin ya da yağlayın. Hamurdan ceviz büyüklüğünde toplar alıp, yuvarlayarak tepsiye yerleştirin. Elinizi hafif ıslatıp her bir bisküvinin üzerine bastırın, yassı hale gelsin. 15 dakika ya da bisküvilerin kenarı hafif kahveleşene kadar pişirin. Fırından alın ve metal spatula yardımıyla bisküvileri tel ızgara üzerinden çıkarın. Soğumaya bırakın.
Bu malzemeler ile toplam 25 adet bisküvi elde ettim.

Buluşmamız önce Maçka'da, Şairler Parkında başladı. Daha sonra ise Bake Shop Beşiktaş'da devam etti. Sevgili Ayşem tatilde olduğu için yoktu ama Zerrin'in Bake Shop'u görmesi için ve acaba yeni neler var diyerek Bake Shop'un yolunu tuttuk. Sevgili Tütü 'yü saatlerce rehin aldık, onu daha yakından tanıdık, hünerli ellerinden çıkan minik boncuklu hediyelerimizle sevindik. Benim için bir başka çekim fırsatı daha doğdu...
Yengeç burcu olunca benim kısmetim olan sevimli tombik yengeç... Kolye olarak kullanmayı düşünüyorum.

Oğlumuzun kısmeti nazar boncuğu... Doğduğunda yakasına tutturulacak:)
Belki bir gün yapmak kısmet olur, 3 katlı pastamız... Mutfağımın sevimli küçük maskotu oldu... İç kısmına bir mıknatıs yerleştirip buzdolabına magnet yapmayı düşünüyorum...
Bu fotoğraf denemelerinden sonra kesinlikle gün ışığı gerekli diyorum. Kandil tabağını akşam yapay ışıkta, kurabiyeyi ve boncukları ise gün ışığında çektim. Fark ortada...

Zerrin, Kıbrıs'da ki yaşamı anlattı, bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri, kedilerini, şehir gürültüsünden uzak evini... Kevgir'in yeni sayısını konuştuk. Benim payıma düşen görevi kararlaştırınca şimdiden neler yapacağımı düşünmeye, kitapları karıştırıp tarifleri ve bilgileri seçmeye başladım... Zerrin, CAN'ım için şirin bir de tulum hediye getirmiş, teyzemize çok teşekkür ediyoruz.

Sevgili Lale, pasta yapımı ile ilgili bilgiler verdi, pandispanya yapımından krema yapımına kadar... Saat 2'de başlayan buluşma, akşam 8'i geçerken Bake Shop önünde sonlandı... Sanki ilk defa tanışmış gibi değil de tanışmamızın üzerinden yıllar geçmiş de rutin buluşmalardan birini yapmışız gibi... O kadar tanıdık, o kadar içten... Tutukluklar ise hiç yok...

11 Ağustos 2007

FOTOĞRAFÇILIK ÜZERİNE...

Kafamda şimşekler çaktı bir anda ve ben fotoğrafçılık namına kendimi geliştirmeliyim dedim. Sevgili Devletsah'ın Yemekname dergisinde ki fotoğrafçılık üzerine olan yazısından da etkilendim, Cenk'in fotoğraflarını görünce de, Sevgili Burçin'in bu konuda ki çabalarına şahit olunca da...

Çekiyordum öncesinde fotoğraf ama elimde ki makineyi hiç de etkin bir şekilde kullanamayarak, aman çekilsin bir fotoğrafı olsun da diyerek. Fotoğrafçılıkla esas eşim ilgileniyor ve itiraf ediyorum o olmasa evde Digital bir SLR fotoğraf makinesi de olmazdı. Ben mutfakta uğraşıp bir yandan onların servisine koştururken fotoğraf çekme işi eşimin insafına kalıyordu. Eğer servis edilecek olan bir tatlı ise eşim benden de acele davranıp bir an önce yemeye koyulmak için hatra binayen çekiyordu işte birkaç fotoğraf. Anladım ki fotoğraf çekimi hiç de aceleye gelecek bir uğraş değil, mümkünse yapacaklarınızı bir gün evvelden yapıp, daha kimse dokunmadan ve servisi yapma telaşı olmadan çekin fotoğraflarınızı, çok daha güzel sonuçlar çıkacak ortaya...

İlk önce makinenin çalışma mantığını öğrenmekle başladım, bu kısmı eşimden dinledim. Sonrasında ise çok güzel bir kaynak buldum, üstte gördüğünüz Scott Kelby'nin kitabı yeni başlayanlar için çok şey öğretiyor. Kafama takılanları eşime sordum, bazen kafam karıştı ama biraz ısrar ederseniz taşlar yerine oturuyor. Benim son bir hafta içinde okuyup öğrendiklerimden edindiğim notlar şunlar...
-Artık fon oluşturmadan fotoğraf çekmek yok.( Çok zorda kalmadıkça tabi:) )
-Makine ayarlarına dikkat edilmeden fotoğraf çekmek yok.
-Işığa dikkat, mümkün mertebe gün ışığında çalışıyoruz. Güneş ışığını doğrudan almak yerine, pencereden biraz uzakta, perdeyi çekip de çalışıyoruz.
-Makineyi çekim esnasında titretmek yok.( Jilet keskinliğinde fotoğraflar için...)
-Ve bol bol deniyoruz, en güzelini yakalamak için...

Teori kısmı çözdük, sorun yok. Diyafram öncelikli mod, enstantene öncelikli mod, iso ayarları, ışık ayarları... Ama iş bunların bir karmasını yapmaya gelince ufak bir el ayak dolaşması yaşamıyor değilim. Pes etmek yok, kötü de olsa devam, kimse doğuştan öğrenmiş bir halde başlamıyor bu işe değil mi? Hem şanslıyım, yanımda bunları sorabilecek bir eşim var. O da pek mutlu benim de bu işle ilgilenmeye başlamama. Eskisi gibi çektiği fotoğraflara ilgisiz bakmak yerine; "bunu hangi ışıkta çektin", "diyafram kaçta idi" gibi sorularla ilgimi belli ediyorum ve bir fotoğrafçının da çektiklerine ilgi alaka duyulmasından başka isteyeceği ne olabilir ki? O da photoshop üzerine meraklı bu aralar, her akşam evde podcastler dinleyerek çalışıyor. Ben de kulak kabartmıyor değilim, fotoğrafçılığın inceliklerini öğrendikten sonra sıra photoshopda, çünkü harikalar yaratıyor. Karanlık çıkmış fotoğrafınızda birden ışıklar yanıyor, renk tonlarıyla istediğiniz şekilde daha canlı ya da daha soğuk renklerde bir resme kavuşabiliyorsunuz ve daha neler neler...

Okuyorum dedim ya, dolayısıyla akşam eve varınca, mutfakta birşeyler yapamaz oldum ve resmini çekecek nesnelerimiz ortada yok:) Dün akşam kandil vesilesiyle komşumuzun tabağına pastaneden alınmış kandil simitlerinden ve bir parça da fındıklı lokum koyup ikrama götürürken; A neden bunun resmini çekmiyorum dedim:) Arkaya tahta lalelerimi koydum, kendimce bir fon oluşturdum. Makine ayarlarını yaptım. 3 ayak kullanmayıp da makineyi de titretmemeye çalışmanın stresi ile çektiğim karelerden en beğendiğimi ekledim buraya...

Not: Tabak komşumuza aitti, geçen hafta nefis Arnavut Böreği ile dolu bir şekilde gelmişti. Lokum ve kandil simidi ile dolu olarak tekrar evinin yolunu tuttu...

Dün akşam bu resim kesmedi beni, ertesi gün ki Sevgili Zerrin ile buluşmanın şerefine yeni bir tarif denemeliyim dedim ve birçok tarif arasından seçtiğim bir bisküvi tarifini denedim. Geç saatte pişen bisküvilerin fotoğrafını çekmek için de sabahı bekledim, en güzel ışık gün ışığıdır diyerek...

Buluşmadan notlar ve yeni tarifimizle birlikte buradayız yakında...

10 Ağustos 2007

MİRAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...

Bu mübarek günde gönlünüzden geçen tüm dileklerin gerçeğe dönüşmesi, edeceğiniz tüm duaların kabul olması dileğiyle hepinize hayırlı kandiller diliyorum.

Blog dünyasında ki siz sevgili komşularıma da bir tabak irmik helvası ikram ediyorum... Zilinizi çalıyorum. Ding Dong... Evde misiniz?

8 Ağustos 2007

AĞLAYAN KEK & EV YAPIMI KUMPİR

İşte tariflerimiz...

Bu kekin adı neden ağlayan kek bilmiyorum, kremaları gözyaşına benzetirsek bu kek kendi gözyaşında boğulmuş diyebiliriz:) Sütlü tatlıları sevenler, çikolatayı sevenler, ıslak keki sevenler size sesleniyorum. Bu kek size göre...

AĞLAYAN KEK

Malzeme : Kek hamuru için:
  • 4 yumurta ,
  • 3 fincan şeker ,
  • 3 fincan un ,
  • 1,5 çorba kaşığı kakao ,
  • 2 çorba kaşığı süt ,
  • 1 paket kabartma tozu ,
  • Keki ıslatmak için 2 su bardağı süt

Orta Katın Beyaz Kreması için:

  • 1 litre süt ,
  • 1 bardak un ,
  • 1 bardak şeker ,
  • 1 vanilya ,
  • 1 paket toz krem şanti

Çikolata sosu:

  • 1 paket hazır çikolata sosu
  • 2.5 su bardağı süt

Yapılışı : Önce derin bir çırpma kabında sırasıyla yumurta ve şekeri çırpın. Un ve kakaoyu ilave edip ardından sütü ve en son kabartma tozunu katıp kek hamurunuzu hazırlayın. Kek hamuru ince bi kıvam olucak katı olmayacak . Hamuru borcam tepsiye koyup 170 derecede 30-35 dk. pişirin . Kek fırından çıktıktan sonra ılıkken 2 su bardağı soğuk sütü üzerinde gezdirin.

Kek pişerken beyaz kremanızı hazırlayıp soğumaya bırakın. Krema için 1 litre soğuk sütü tencereye alıp, un ve şekeri ilave edin, sürekli karıştırarak muhallebi kıvamında bir krema elde edince ocağın altını kapatıp, vanilya ve ardından toz kremşantiyi katıp mikserle çırpın. Kremanız hazır...

Çikolata sosunu paketin arkasında ki tarife göre 2.5 su bardağı süt ile hazırlayın.

Kek soğuduktan sonra önceden yapmış olduğunuz soğuk beyaz kremayı kekin üzerine yayın. Soğuk çikolata sosunu da beyaz kremanın üzerine yayıp buzdolabında dinlendirmeye bırakın servis yapacağınız vakit çıkarıp üstünü toz hindistancevizi, file fındık ya da badem ile süsleyebilirsiniz.

KUMPİR
Fotoğraf makinesini yanıma almayı unutup da resimleri cep telefonu ile çekmek zorunda kaldığımdan görüntü kalitesi kumpirin gerçek görüntüsünden çok çok uzak...

Malzeme :

  • 2 Kg. Patates
  • 250 gr. Rende kaşar peyniri
  • 50 gr. Tereyağ
  • Tuz
  • 1 büyük konserve garnitür(havuç, bezelye, mısır)
  • Kornişon turşu

Yapılışı : Patatesleri önce soyup, iri kesilmiş şekilde tuzlu suda haşlıyoruz. Sonra süzüp derin bir kabın içerisinde sıcakken rende kaşar ve tereyağını ekleyip çatalla iyice ezerek yediriyorsunuz. Sonra yağlanmış fırın tepsisine yaydığın pürenin üzerine garnitür , mısır , kornişon turşu ve arzuya göre sosis vb. malzemeler ekleyip yine üzerine rende kaşar peyniri ile fırına veriyorsunuz. Kaşarlar eriyene kadar fırında bekletip, sıcak servis yapıyorsunuz. Üzerine yine arzuya göre ketçap ve mayonez ile yiyebilirsiniz…

AFİYET OLSUN..

6 Ağustos 2007

YASEMİN'in SOFRASI

Geçen Cumartesi iş çıkışı, bizim şirketler grubundan arkadaşımız Yasemin'in evine toplandık. Bize çok güzel bir sofra hazırlamıştı, toplam 21 kişi bu sofradan nasiplendi ama bir bereket hasıl oldu ki sofraya, sormayın gitsin. Sofradakiler herkese fazla fazla yetti, arttı bile... Bizim bloglar pikniğinde bu kadar çeşit olsa yetiyormuş yani:)
Sofrada gözükmeyen kıymalı börek ve kumpirimizi de sayar isek 5 tuzlu ve 3 tatlı içeren bereketli bir sofra ile 25-30 kişi gayet rahat ağırlanabiliyor yani:)

Ağlayan pasta, yiyenleri ise güldürüyor. Üstünde yenilebilir pasta simleri ile sahneye çıkacakmış gibi duruyor:)
Bu kadar lezzetin arasında bana pek kuru ve yavan gözüken naçizane kekim... Zencefilli, kuru üzümlü, çaylı kekimizin üstü file fındık ile süslenmiştir. Yasemin'in sofrasına benden ufacık bir katkı...
İşte benim gözdem; elmalı kurabiye.... Yasemin'de pek güzel yapıyor, ellerine sağlık...
Veee ev yapımı kumpir, üstelik patatesi kabuğundan kazıycam derdi de yok, kabuklarından ayrılmış leziz bir şekilde size kollarını açmış bekliyor. Arkasında duran korumalara dikkat, mayonez ve ketçapsız gezmiyor bu kumpir...

Kısır ve elmalı kurabiye'nin tarifini burada...

Ağlayan pasta ile kumpir'in tarifi ise pek yakında...

Not: Fotoğraf makinesini yanıma almayı unuttuğumdan, resimleri cep telefonu ile çekmek durumunda kaldım:(

4 Ağustos 2007

KEVGİR : AYLIK E-DERGİ

Aylık yemek e-dergisi KEVGİR ilk sayısı ile karşınızda...
Sevgili Esra ve Zerrin'in hazırladığı e-dergiye ben de Çay Saati Önerileri ile katılıyorum. "Mutfak Aşığı" adlı yazımla bu dergide yer almaktan çok mutluyum:)
Kevgir'de neler mi var?

İÇİNDEKİLER:
1- Kevgire Başlarken
2- Bu Ay Neler Yapmalı?
3- Küba Mutfağından Tatlılar
4- Selin ÇAĞLAYAN'LA Tarifler
5- Siz de Diyet Yapanlardan mısınız?
6- Patlıcan (Ayın Sebzesi)
7- Çay Saati Önerileri
8- Temmuz Etkinliğinden Kevgirimizde Kalanlar
9- Kullandım, Kullanıyorum, Memnunum